Nostaljik masalcı!

ÇOCUKLUĞUMDA gecelerin akvaryumu gibi görürdüm gökyüzünü. Aydede saçlarımı parlatarak doğardı bulutların arasından. Ben dilime takılan kelimeleri hizaya sokardım.
Aydede oralı olmazdı da ben yine de selam çakardım.
Yalansız mavi, dumansız hava sahaları, her mahallede top sahaları. Her akşam aynı saatlerde yola çıkardım.

Aydınlık düşlere kurmuştum geleceğimi, her dakika saate bakardım.
Ekmek aslanın ağzında, patronlar gıdaları saklardı darbe olsun diye.
Gençleri katleden karanlık bir yanı vardı ülkenin. Orta Doğu'dan sorumlu Graham Fuller diye Amerikalı bir ajan ülkemize de sızmıştı.
Olmamış incirler ağaçlarında dururdu da gencecik fidanlar darağaçlarından düşerken, darbe yapmayı seven dönemin paşaları Amerika'nın ağzının içine düşerdi.
Deliliğime gömlek dikerdi rahmetli annem, gençliğimi yakardım.

O zamanlar da birbirinin etrafında uydu olan muhbirler çoktu.
Düşlerimin kapılarını kırarlardı da yüzlerine su sıkardım.
İçimde dağlar yıkılırdı, hiç kimseler olmazdı yanımda, öylece çimenlerin üzerine yatardım.
Öldü zannedip bırakırlardı beni, inadına sabaha çıkardım.

Şakalarımı çocuklar kaldırırdı, çocukları omuzlarımda taşırdım.
Defter tutardım şiirlerime, bazılarını aylarca aklımda tutardım.
Hangi kapıyı çalsam Anadolu kokan türküler çıkardı karşıma. En çok da "Odam kireç tutmuyor!" İçime çekerdim Anadolu insanının kokusunu, onların mahzun yüzünü çivi gibi içime çakardım.

Derinlikler inilmez olan değildi, gökyüzü çıkılmaz olan değildi.
Gecenin bir vaktinde ay da kaybolurdu yıldızlar da inadına ahşap merdivenle gökyüzüne çıkardım.
Mayası küflenmiş koca koca adamlarda yağcılık fasılları. Onların utancını duvarlara yazmaktan bıkardım. Büyüklere nefretimi gizlemezdim de çocukların gözlerine su içer gibi bakardım.

Burnumda tüten çocukluğun kokusu o günlerden kalmadır.
Ve hala çocuklar için rüzgarla doludur umutlarımın yelkeni.
Nostaljik masalcı olarak kaldı adım. O yıllarda büyümüş olanlar içlerindeki çocuktan tanırlar beni.