İNSANLIK vardı bu topraklarda, komşuluk altın çağında. Anahtarlar kapıların üzerinde kalırdı. Çocuklar saçlarını taramadan sokağa çıkardı. Her sokaktan bir satıcı çıkardı çocukların önüne. Satıcılar çocuklardan garip, çocuklar satıcılardan masum.
***
Delikanlılar afili saksılar karanfilli.
Aşıklar temiz duygularla o ağacın altında buluşurdu. Bir anlamı olurdu şarkıların, en güzel hikayeler çiçekçi kadınlarda olurdu. Çiçekler kadınlardan renkli, kadınlar çiçeklerden güzel.
***
Ne demek yetimin öksüzün lokmasına göz dikmek. Domuz gibi yerken "açlıktan kim ölmüş" ne demek Gariban sofralarda bile herkese yer çoktu ama şimdiki gibi kansızlığa ve fitneye yer yoktu.
Güneşin ortasında yanıp kavrulurdu inşaat işçileri, mahallenin çocukları buz gibi suyu söylenmeden getirirdi. İnsanlar doğuştan kiracıydı da sahibi bilirlerdi yaşadıkları şehri.
Kiracılar ev sahibinden zarif, ev sahipleri kiracılardan anlayışlı.
***
Ateşlere basa basa yürüyen onurlu insanlardan bahsediyorum.
Şerefsizliğe fidye vermeyi reddeden delikanlı yıllardan. Yemin ederim bu kadar kötü insan yoktu. Haram lokmalar bu kadar kolay yutulmaz, ağzı kan kokanlara alkış tutulmazdı.
***
Seyyar tiyatrolar geçerdi mahallelerin içinden, gerçek sanatçıların adı geçerdi radyolarda.
Şimdi herkes tezgahında tilki, herkes kendi gurbetinde suskun. Memleket türküleri bile unutuldu, bilinen tek şey nefret. Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer veriliyorsa bilinmelidir ki orada keseler şişmiş kafalar boşalmıştır. Onur ve haysiyet hükmünü yitirmiştir.
***
Şarap mahzenlerinden gazete yöneten züppe yayın yönetmenleri suyun akışını da değiştirdi, insanların sanata bakışını da. Şimdi kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştıran soytarılar dünyasında, kıt kanaat yaşayan ama onurundan zerre kadar ödün vermeyen yürekli sanatçıları özlüyor güzel insan. Şimdi ite kopuğa bile yıldız muamelesi yapan görgüsüzlere inat, gökyüzünde yalnız gezen yıldızları izliyor, her şeyin bittiğini bilenler.
***
İhtirasla silikonlu dudaklarını yalayanlara şehvetin tapusu verileceğine, sanatın gerçek emekçilerine değer verilseydi keşke.
Çocukları uyuşturucuya ve zorbalığa özendiren şarkılar yerine, "bir yangının külünü yeniden yakıp geçen" şarkılar hatırlansaydı keşke. Her şeyden önemlisi, müzik emekçilerinin haklarını gasp edip yatlarda halay çeken çakallar, eski zaman adamlarının tırnağı olabilseydi keşke.