Elindeki pilli radyoyla yabancı ajansların haberlerini dinleyen büyüklerimiz vardı, duyduklarını duymayana aktarırlardı. O radyolarda yYurttan sesler korosu, beraber ve solo türküler beklenirdi sabahları!
Aşıklar sazlarını evlerin duvarına asardı.
Saygının mimarları sevginin ustaları. O güzelim şarkıcıların 45'lik plakları bugünün tıklanma rekoru kıran zibidi şarkılarına bin basardı.
***
Ömürler bu kadar ucuz değildi!
Domatesi peyniri, zeytini kolayca yiyebilirdi insanlar. Çocukların kumbarası da olurdu aydınlık düşleri de. Sokak lambaları geceyi aydınlatırken anneler gaz lambalarının fitilini kısardı.
Mahallelerde mertlik yarışı.
Fabrikada tütün saran onurlu kızlar bugünkü televizyon dizilerinin şehvetli yıldızlarına bin basardı.
***
Çıkarsız dostluklar demlenirdi de 40 yıllık hatır için kahveye gerek yoktu. Sefalet çoktu ama haysiyet daha çoktu. "Kızılcık şerbeti içtik" deyip çaresizliğini gizleyen arkadaşlar, birbirlerine göstermeden duvar diplerinde kan kusardı.
Serveti onuruyla ölçülen İspanyol paçalı eski zaman delikanlıları, "para da para" diyen ve yoldan geçen kadınları gözleriyle yiyen şimdiki zamanın düdük paçalı delikanlılarına bin basardı.
***
Bu kadar kabalık yoktu, günlük konuşma dilinde alabildiğine zarafet vardı. Maaşlarını zarf içinde alırdı çalışanlar, insanların bakkala kasaba borcu olurdu da gururlu babalar başı önde susardı.
"Paran olunca ödersin" diyen insani bakkallar, her gün etiket fiyatlarıyla oynayan ve insanları kasada rencide eden marketlere bin basardı.
***
Kıt kanaat yaşardı gazeteciler çoğu kirada otururdu, en fazla külüstür bir otomobilleri olurdu. Elleri de temizdi yürekleri de. Her biri daktilo tuşlarında sadece adaletsizliğe ve haksızlığa parmak basardı.
Ceket iliklenirdi bu mesleğe. O yürekli ve namuslu gazeteciler, şimdi nereden buldukları sorgulanmayan milyon dolarlarıyla hava atan züppe gazetecilere bin basardı.