Bebek arabası!

GÖZÜNDEN bir damla yaş düşen çocuk tablosu beyaz badanalı evlerin duvarlarından eksik olmazdı bir zamanlar. Mahallede çocuklar olurdu da onları kucağımıza almak için yarış ederdik, şimdi dokunamıyoruz.
Gözlerinde melekleri gördüğümüz bebeklere yüzümüzü oynatmak bile yadırganırken!

Geçenlerde sabah yürüyüşünde bir kadınla sohbetim oldu, konu çocuklara geldi. "Çocukları sadece gözlerimle seviyor ve dokunmuyorum" dedi, sonra da noktayı koydu;
"alışmalarını istemiyorum." Ben de kendisini yadırgamadım!
Bebeklerin saflığından yararlanmak isteyenler bile çoğalmışken!

Bebeklerden akıllı olduğunu iddia ettiği kargaların 8'e kadar sayma hünerinden bahseden birine yanımdan geçen bebek arabasını işaret etmiştim bir zaman.
O bebek de çiseleyen yağmur damlalarını sayıyordu, "79-80" diye.
Bebekleri bu kadar küçümsemesini yadırgamamıştım çünkü leş kargalarına zaafı olan biriydi.

Birçok şey yok olup gitti, bir daha gelmez. Hayatımızda ekonomi düzelir ama insanların içine işleyen kötülükler asla düzelmez.
Çünkü çirkinliğin mayası tuttu, cehalet ve zorbalık saf tuttu, konuşma dilini bile unuttu insanlar. Şimdi hayatın her alanında bilinçaltına şırınga edilen kötülük her metrekarede kendini gösteriyor. Kötülerin iyi kalpli insanları köşeye sıkıştırmaya yetecek kadar güçlendiğini de görebiliyoruz.
Erişilmesi mümkün olmayan geçmiş zamanları saygıyla anarken!

Güzel günlerdi. Yanarak geçtik yılları harcanarak, hayatın girdabı içine çekti bizleri. Para parayı çekti, elini eteğini çekti bizden nezaket denen gerçek!
Sosyal medyada çocuklara kurulmuş kan ve iftira sofraları ve hazır yemek modası yoktu, sefertasıyla işe giden insanların elde avuçta olmasa da kapıya geleni boş çevirmeyecek kadar gönülleri boldu.
O yüzden sadece eski sevdalara değil, yok edilen zarafete ve asaletedir özlemimiz; "Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu."

Güzel insanlar hapşırdığında her şey zamanla yok olup gitti.
"Çok yaşa" demedi kötüler.
Yükselen değerin alçaklık olduğu bir ülkede, "kötülük nasıl olur da bu kadar palazlanır" diye hayret ediyoruz ya belki onlarınki gerçek hayat bizler hayal ürünü yaşıyoruz.
Unutulmuş sokaklarda dolaşan yalınayak çocukluğumuz gibi.
Not: Bebek arabamız hiç olmadı!