ÇOK sevdiğim akşamın renginde bir vapurun güvertesindeydim.
Yanımda benim yaşlarımda çilekeş bir adam. Konuşmaya başladık havadan sudan. "Vapur yolculuğu düş kırıklıklarına iyi gelir" dedi.
Bendeki cam kırıkları ona tanıdık geldiğinden belki.
Kütüphanede unutulmuş eski kitaplar gibiydi adam, kendine akan bir nehir. Pusuya düşürülmüş bir gençliğin babası. Her yanında acılar geziniyordu da gözleri martıların yemek aradığı denizlerde gezindi.
Yutkundu, "ah güzel İstanbul" dedi, "keşke çocukluğumdaki kadar temiz kalabilseydin." Hikayeleri uyuşturucu batağında harcanan gençler ve çocuk ölümleri üzerine kurulu bir şehirde, kimlere yer kaldığını ikimiz de biliyorduk. Geride bıraktığımız hiçbir şey yerinde değilken İstanbul mu temiz kalacaktı!
Söz dinlemez çocukların masal dinleyen bir havası vardır ya adamın karşısında oydum. Arada bir kendi kendine mırıldandığı bir türkü duydum, şimdiye kadar duymadığım.
"Herkes ardında bir şeyler bırakmalı" deyince isyankar halimi dışa vurdum. "Haram kazançla çocuklarına milyon dolarlar, lüks villalar ve şerefsiz isimler bırakanlardan bahsetmiyorsunuz herhalde." Gülümsedi, "öyle biri olmadığımı tahmin etmişsinizdir!" Şarkı sözü yazdığımı öğrenince mutlu oldu. "Sen öldükten sonra da yaşarsın" deyince, "çok bile yaşadım" diye karşılık verdim.
Bir anda "canım bir sigara yakmak istedi" dedi, yasaklara başkaldırmanın tütün kısmındaydı ama kendine hakim oldu. O sıralar kim bilir kimlerin canı yanıyordu Kaç genç kız sosyal medyada pazarlanıyor, kaç delikanlı uyuşturucu kokulu mezar arıyordu kendine!
Gazze'deki çocuklara yöneldi muhabbet. "O görüntüler dünyada insanlığın bittiğin resmidir" dedi.
Kendilerine Müslüman olanları da işaret etti, İsrail'in arkasında duranları da! En büyük hayalinin Trump'ın kafasına çürük yumurta atmak olduğunu söyledi. O da benim gibi başkaları için yaşamayı küçükken öğrenmişti. Hep başkalarının çiçeklerini sulamıştı adam, başkaları onun çiçeklerinin kökünü kurutsa bile.
Vapur iskeleye yanaşırken yorgun umutlarını cebine koydu adam.
"Bütün sular gün gelir denize ulaşır" dedi sırtımı sıvazladı, "bana da gitmek yaraşır." Gözlerindeki yakamoz sahile vururken, o çok sevdiğim akşamın rengi mordu.