Meclis resepsiyonunda nasıl bir atmosfer vardı

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni yasama dönemi faaliyetlerine başlamasıyla ilgili törenleri sabahtan itibaren takip ettim. Akşam da Meclis'in ana salonundaki resepsiyona katıldım. İzlenimlerimi paylaşmak istiyorum:

Sabah saatlerinde âdeta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışına ayarlanmış şekilde terör saldırısı gerçekleştirilmesine rağmen günlük programda herhangi bir değişikliğe gidilmedi. Zira terörün ana hedeflerinden birinin Türkiye'nin normal akışını değiştirmek olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Kuşkusuz teröristlerin önce Kayseri'ye, sonrasında Ankara'nın göbeğine kadar ellerindeki silahlarla ulaşmış olmalarının güvenlik ve istihbarat boyutu enine boyuna değerlendirilecektir diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'teki konuşmasında ekonomiden dış politika ve terörle mücadeleye kadar bir dizi kritik başlığa değindi ve önemli açıklamalar yaptı. Konuşmasının küresel gelişmelerle ilgili bölümünde "Avrupa Birliği'nden artık bir beklentimiz kalmadı" demesi çok dikkatimi çekti. Gerçekten Türk tarafında bir tükenmişlik hissi var ve Cumhurbaşkanı bu durumu açıkça, yüksek sesle dile getiriyor. Aynı coğrafyayı paylaşan ve her alanda birbirlerine ihtiyacı olan Türkiye ve AB, bu noktaya nasıl geldi, üzerinde düşünmek gerek. Zira sonuç her iki tarafın da yararına değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atatürk'ün 29 Ekim 1923'teki sözlerini tekrar ederken kurucu iradenin devam ettiğini vurgulaması da bence önemliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını yaparken locada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bazı bakanlar ve İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'u gördüm.

KİMLERLE KONUŞTUM

20 yılı aşkın süredir Ankara'da devlet ve protokolün katıldığı etkinlikleri izliyorum. Geçmişte 23 Nisan, Meclis Açılışı, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi resepsiyonlar, asker, yargı, iktidar ve muhalefet temsilcilerinin gündemdeki konulara dair en sert mesajlarını verdikleri yerler hâline dönüşmüştü. Açıklamalar günlerce konuşulur, bazen krizlere dönüşürdü. Son dönemde iktidar ve muhalefet arasındaki siyasi gelişmeler, üst üste seçimlerin benzer sonuçları vermesi ve Türkiye'nin yönetim modelindeki yapısal değişiklikler resepsiyonların atmosferine de yansıdı.

Örneğin TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un davetine katılım düzeyi yine yüksekti ancak bir tartışmaya tanık olmadım. Daha çok uzun süre bir araya gelemeyen insanların sosyal iletişimi havasındaydı. Yine gündeme dair konular ele alındı ancak görüş bildirme ve açıklama düzeyinde sınırlı kaldı. Resepsiyona bakanlar, bazı genel başkanlar, siyasi partilerin temsilcilerinin yanı sıra, yabancı diplomatlar, yüksek yargı organları üyeleri, bazı bürokratlar ve basın mensupları katıldı.

Numan Kurtulmuş iki hafta önce Ankara'da medya mensuplarıyla buluşmasına muhalif görüşlerde olan gazeteciler dâhil çok farklı kesimleri davet etmişti. İçinden geçtiğimiz dönemde Numan Kurtulmuş'un uzlaşmacı, birleştirici ve ılımlı yaklaşımının Meclis'e daha çok yansıyacağını tahmin ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yine akşamın en fazla dikkat çeken isimlerinden biriydi. Klasik otomobilleriyle bir çekim yapma arzumu kendisine bir kez daha ilettim. TRT Haber'de katıldığım yayın sırasında, önceki dönem Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevinde bulunan AK Parti Ankara Milletvekili Fuat Oktay ile konuşma fırsatı buldum.