Türkiye'nin en başarılı müzik buluşmalarından biri olan Antalya Akra Caz Festivali bu yıl 8. kez düzenlendi. Bu tip faaliyetler ülkelerin ve şehirlerin markalaşmaları yönünde çok önemli. Küresel düzeyde pop, rock, klasik müzik ve caza kadar farklı formatlarda Glastonbury, Coachella, Roskilde, Bayreuth, BBC Proms ve hiç kuşkusuz Montreux Caz Festivali ilk akla gelenler arasında. Müzik organizatörü, menajer ve yapımcı Kadir Dursun, 'Antalya Akra Caz Festivali'ni istikrarlı adımlarla, kısa süre içinde dünya çapında bir etkinlik hâline getirdi.
Haberin DevamıKonserlerin düzenlendiği şehrin merkezindeki Akra Antalya Oteli de yüksek nitelikli bir konaklama tesisi. Ayrıca büyüleyici manzara ve atmosfere sahip. '8. Akra Caz Festivali' bu yıl 14-31 Mayıs tarihleri arasındaydı. Çağdaş cazın yanı sıra funk, rock, Latin, soul, pop ve dünya müziğini cazın zengin dokusuyla harmanlayan etkileyici performanslar izleyicilerle buluştu. İbrahim Maalouf'un yeni projesi 'Ibrahim Maalouf The Trumpets of Michel-Ange'in yanı sıra, Richard Bona, Kurt Elling, Charlie Hunter, SuperBlue, Melody Gardot, Igor Butman, Moskova Caz Orkestrası ve Fantine bu yılkı sanatçılar arasındaydı. Festival, dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say'ın 'Piyano Başında 50 Yıl' temalı iki özel konseriyle son buldu. Say'a caz aranjmanlarında, davulun önemli isimlerinden Ferit Odman eşlik etti.
BÜYÜK BİR YILDIZ
İlk kez sahnede izleme fırsatı bulduğum İbrahim Maalouf'un performansından çok etkilendim. Enerjisi müthiş, tarzı özgün, sıra dışı bir müzikal tat bırakıyor izleyicide. Konserlerinin biletlerinin bu kadar ilgi görmesi ve erkenden tükenmesi bir tesadüf değil. Konserden sonra bir araya geldik, müzik yolculuğunu ve hayatını etkileyen dönüm noktalarını konuştuk. Dünya müziğinin sınırları silikleşiyor. Notalar artık sadece Batı'nın klasik sisteminde değil, Doğu'nun yüzyıllık hikâyelerinde de yankılanıyor.
Bu yankının belki de en parlak taşıyıcılarından biri, Fransız-Lübnanlı trompet sanatçısı İbrahim Maalouf. Antalya'da, sahneye çıktığında ilk notaları mekânın ruhunu değiştirdi. İbrahim Maalouf'un melodilerinde Türkiye'nin sesini de duyuyoruz. Müziği, Arap makamları ile Batı armonisi arasında kurduğu ince çizgi üzerinde dans ediyor.
Haberin DevamıBabası Nassim Maalouf'un geliştirdiği 'çeyrek tonlu trompet' sayesinde klasik Batı enstrümanına Doğu'nun seslerini taşıyabiliyor. Bu yönüyle, Türk sanat müziğinde ya da halk ezgilerinde sıkça rastladığımız hicaz, nihavent ve uşşak gibi makamsal derinliklere kolayca geçebiliyor. Türkiye ile bu kadar iç içe bir duygusal yakınlık kurmasının ardında ise sadece teknik benzerlikler yok; aynı zamanda kültürel bir akrabalık var. Maalouf, İstanbul'u sadece bir konser durağı olarak değil, bir ilham kaynağı olarak görüyor. Şehrin kozmopolitliği, çok katmanlı tarihi ve ritmi, onun doğaçlama bölümlerine yansıyor. Maalouf'un bazı bestelerinde, Anadolu ezgilerine benzeyen motifler de var. 1980 Beyrut-Lübnan doğumlu İbrahim Maalouf'un amcası Amin Maalouf, Fransa'da yaşayan ve dünya çapında tanınan Lübnan kökenli bir yazar. 'Doğu'nun Limanları' ve 'Semerkant' gibi eserleri çok iyi biliniyor.