Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in Ankara ziyaretinde verdiği mesaj net: "Türkiye'yi Avrupa Birliği'nde görmek istiyoruz". Bu ifade, yalnızca nazik bir diplomasi cümlesi değil; Berlin'in son aylarda sıklaştırdığı 'Avrupa güvenliği, tedarik zincirleri, savunma ve göç yönetimi' denkleminde Türkiye'yi merkezi bir aktör olarak konumlandırma iradesi.
Merz'in sözleri, Brüksel'de hemen yarın müzakere başlığı açılacağı anlamına gelmiyor. Ama üç düzlemde siyasi niyet beyanı sayılabilir:
1. Siyasi çerçeveyi yumuşatma: 2016'dan beri fiilen donmuş başlıkların 'tam üyelik ufkunu' bütünüyle yok saymadan, ilişkileri yeniden rayına sokma denemesi.
Haberin Devamı2. Stratejik ortaklık vurgusu: Ukrayna savaşı, Gazze krizi, düzensiz göç ve enerji arz güvenliği gibi başlıklarda Türkiyesiz bir Avrupa mimarisi kurulamayacağı kabulü.
3. Almanya'nın yönlendirici rolü: Berlin, AB siyasetinde 'Türkiye dosyası'nı yeniden sahiplenmek istiyor; savunma fonları ve sanayi iş birliğinde Ankara'yı sistemin içine çekme arayışları bunun parçası.
Tam üyelik hedefi ilkesel olarak korunurken, kısa-orta vadede şu senaryolar daha olası:
Gümrük Birliği'nin güncellenmesi.Vize serbestisi yol haritasında teknik ilerleme.Sektörel ortaklık paketleri:Bunlar savunma ve tedarik zinciri, enerji ve yeşil dönüşüm, ulaştırma-lojistik alanlarında olabilir.
Siyasi diyaloğun normalleşmesi.2018'de fiilen askıya yaklaşan süreç sonrası Ankara'dan gelen 'gerekirse AB ile yollar ayrılabilir' tonundaki çıkışlar da hafızada; bugün verilen olumlu mesajlar, o dağılmayı tersine çevirmeye dönük yeni bir pencere niteliğinde.
TÜRKİYE'NİN KATKISI BÜYÜK
1) Güvenlik-savunma: NATO'nun güney/doğu kanadında Türkiye'nin hava savunması, İHASİHA yetenekleri, bakım-onarım kapasitesi ve Ege-Doğu Akdeniz gözetim ağı, AB'nin savunma özerkliği tartışmalarında somut kaldıraç üretir. Berlin'in savunma sanayii konsolidasyonunda Türkiye ile tamamlayıcı üretim adımları, maliyet ve teslimat sürelerini düşürür.

3