Aile kurumu tehdit altında

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen 'Uluslararası Aile Forumu'nun gala yemeğine davetliydim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Ortaköy'deki Esma Sultan Yalısı'nda düzenlenen yemeğin onur konuğuydu. İstanbul'un en güzel noktalarından birinde yer alan bu mekândaki etkinliğe bakan seviyesinde uluslararası konukların yanı sıra Türkiye'den de bazı medya yöneticileri, sanatçılar ve kanaat önderleri katıldı.

Kısa süre önce CNN Türk'te canlı yayın konuğum olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 'Aile Yılı' kapsamındaki çalışmalara büyük önem verdiklerinin altını çizmişti.

Haberin Devamı

Davette konuşan Emine Erdoğan da bu anlamlı buluşmaya gösterilen yoğun ilginin son derece umut verici olduğunu ifade etti. "İnanıyorum ki derdimiz de tasamız da ortak. Hepimiz, aileye yönelik tehditlerin fazlasıyla arttığı günümüzde onu korumak arzusundayız" diye konuştu.

Erdoğan, insanın yaşam serüveninin ailede başladığını ifade ederek, "Hayatı ve hayata dair tüm kavramları, değerleri, duyguları ailede öğreniriz. Dolayısıyla aile, toplumun en temel yapı taşıdır. Aynı zamanda çocukların okulu, hastaların şifahanesi, yaşlıların huzurlu limanı ve tüm mensuplarının en güvenli sığınağıdır. Bu anlamda aile, devletin de en önemli paydaşıdır" şeklinde konuştu.

Emine Erdoğan'ın konuşmasında dikkatimi çeken satır başlarını özet olarak paylaşıyorum:

Aile birliğinin temelinde kader birliği vardır. Bunun yanında somut olmayan kültürün tüm ögeleri, gelenekler, örf ve âdetler, yeni kuşaklara aile yoluyla aktarılır. Böylece medeniyet mirası korunur. Aynı şekilde, çocuklara millî kimliğin kazandırılması da ailede gerçekleşir.
Aileye yönelik küresel tehditlerin çemberi gittikçe daralıyor. Ailenin geleneksel yapısında çözülmeler meydana geliyor. Toplumlar bir erime potasına atılmaya çalışılıyor. Tüm bu girişimler ahlaki ve manevi değerlerimizi hedef almakta. Zira bizi bu olumsuz dış etkilere dirençli kılan millî kimliğimizdir.
Uzmanlar, çocukların ekran karşısında 6 saatten fazla vakit geçirdiğini dile getiriyor. Her türlü zararlı ideolojiye, aile birliğini hedef alan yaşam tarzlarına ve hatta istismara açık hâldeler.
Üzülerek ifade ediyorum ki, toplumlar gittikçe artan bir seyirle, sosyal medya mecralarına odaklı yaşamlar kuruyorlar. Bu yüzden bazı ülkelerde insanlar hayatla yeniden bağ kursun diye 'çevrim dışı kafeler' açılıyor. Dijital detoks yapmak isteyenler buraya gelip bir kitaba ya da el işine konsantre olmayı yeniden öğreniyorlar. Yüz yüze sohbet etmenin tadına varıyorlar. Sanal dünyada kaybolmadan önce, hayatın ne kadar organik ve ne kadar insani olduğunu hatırlıyorlar.