Geçtiğimiz günlerde İzmir cemaatimizden Mehmet Tabak ağabeyin vefatı gazetemizde de yer buldu.
Kendisi ile uzun yıllardır tanışıyorduk. İzmir'in vefat eden Nur talebesi ağabey ve kardeşleri taifesine eklendi. Allah rahmet eylesin. Bizler şunu bir kez daha müşahade ettik ki yıllar su gibi akıp geçiyor, ömür Üstad Hazretlerinin ifadesi ile rüzgâr gibi esip gidiyor. Fânî şahıslar vakitleri geldiklerinde göçüp gidiyorlar. Bizler de vaktimiz geldiğinde onlara katılacağız.
Yegâne halaskârın, mürşidin Kur'ân olduğunu, asrımızda da bu vazifeyi şahsî ilim ve kemalât eseri olmayarak sadece Kur'ân'dan süzülen Risale-i Nurlar'ın deruhte ettiğini belirten Üstad Bediüzzaman'ı, ahirete göçen ağabey ve kardeşlerimizi müşahade ettikçe daha iyi anlıyoruz. İman hizmetinin fânî şahıslar üzerine bina edilmemesi gerektiğini, şahs-ı manevînin hâkim olarak sağlıklı yürüyen bir istişare ve meşveret sisteminin gerekliliğini daha iyi idrak ediyoruz. Şahıslar; ne kadar karizmatik, becerikli ve kabiliyetli olsalar da, hatadan hâlî olmamak, nefis taşıyor olmak, her an dış tesirlerin etkisi altında kalabilecek olmak, kişisel zaaflardan faydalanılma tehlikelerinin bulunması gibi sebeplerle, hizmetlerin merkezinde olmaktansa bir şahs-ı manevinin a'zâları hükmünde olmaları, iman hizmetinin selâmeti açısından çok kritik. Neticede ahirete göçecek ve toprak altına girecek olmamızdan dolayı daima şahıslarımızdan ziyade sistemin nazara verilmesi ve sistemin sağlamlığı gâye edinilmeli. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de şahsına olan teveccühleri kabul etmeyerek daima sisteme nazarları çevirmiştir.

106