Her şartta müsbet iman hizmeti

Şeytanın ve şeytan tabiatlı habîs komitelerin planlarıyla insanlık her dönemde olduğu gibi çağımızda da ahlâksızlık ve anarşi taununa çekilmek istenmiş.

İnsanların bu tauna katılmalarının yolunun inançsızlıkta ve dinsizlikte olduğunu bilen bu komiteler ve habîs ruhlu mensupları, dinsizlik cereyanlarına destek vererek zehirli fikirlerini topluma empoze etmeye çalışmışlar. Bu harekete mukabil ise toplumda hürmet, merhamet, yardımlaşma gibi hasletleri temin eden, kaçınılmaz olan ölüm ve sonrası için insanı kurtaracak çözümler sunan, hayatın mahiyeti ve hikmetini idrak ettiren ve hak ve hakikat olduğu güneş gibi parlak olan dinimizi anlatan ulvî ruhlu kimseler bulunmuş. Bu iki hareket yıllar boyunca mücadele etmişler ve dünya Cennet ile Cehenneme mahsulat hazırlayan bir meydan hükmüne geçmiş.

İslâm Yaşar'ın "Muhabbet Fedaileri" eserinde geçen şu hâdiseler de dinsizlik ile müsbet iman hizmeti mücadelesinde nelere şahitlik edildiğini gösteren hâdiselerden birkaçı:

"1960 ihtilalcilerinin yıldırım hızıyla yıldırma hareketlerine başladıkları illerden biriydi Isparta. Valinin emriyle başlayan hakaretli, tahkirli, küfürlü tahrik hareketleri Risale-i Nur Talebelerinin itidali sayesinde tutmayınca, evlere baskın yaparak önce Tahirî'yi ve Hüsrev'i tutukladılar ardından da Nur Talebesi olarak bilinen herkesi toplamaya başladılar.

Mustafa Ezener, Ali İhsan Tola, Nuri Benli, Demirci Salih, Kâtip Osman ve arkadaşları bu hareketi tevekkülle karşıladılar. Terzi Mehmet polislerin hakaretine aynıyla mukabele etti. Tenekeci Mehmet Efendi ise hasta yatağından kaldırılıp götürüldü. Bu hâdise Nur Talebelerinin yalnız şahsî hayatlarını sarsıp işlerini bozmakla kalmadı aile hayatlarına da tesir etti. Daha önce Eskişehir, Denizli ve Afyon hapishanelerinde yattığı için on bir sene evinden ve ailesinden ayrı kalan Rüştü Çakın bu hâdiseyi de tevekkülle karşıladı ama hanımı feveran ederek işi ayrılmaya kadar götürdü ise de Hallaç'lar sülalesinin önde gelenleri araya girip bir aile faciasına meydan vermediler. Karakolda başlayan tahrik hareketleri hapishane de devam etti. Risale-i Nur Talebelerine yapılan eziyetleri yerinde görmek için hapishaneye gelen vali Hamdi Ömeroğlu doktorun Tenekeci Mehmet Efendiyi hastaneye yatırmak istediğini öğrenince kızdı, "Bırak ölecekse burada ölsün" dedi. "70 yaşında bir ihtiyarım!" diye bağırdı bunu duyan Tenekeci Mehmet, "Dünyadan ziyade ahirete müheyyayım ve kendime meşru bir ölüm arıyorum, sehpanız, ipiniz, idam manganız nerede, gidip merdane göğüs gererek öleyim!"

Bu haklı hiddet ve heybetli ifadeler valiyi uzaklaştırmaya yetti ise de, savcıyı insafa getirememiş olmalı ki, Nur Talebelerini sorgulama müddetinin sonuna kadar hapishanede tuttu. Fakat Nur Talebeleri ilk çıktıkları mahkemede serbest bırakıldılar.