Büyük hizmet görecek hisler

H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK

Bir hizmet ki maddî-manevî menfaatin en küçüğüne yer yok. Bir hizmet ki his ve heveslerin perdelerini yırtmış. Asrımızın Kur'ân tefsiri Risale-i Nurları ve müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatını inceleyen insaf ehli her kesim bu iman mücadelesini hayretlerle takdir edecektir. Bu iman mücadelesini yürüten ve Said Nursî Hazretlerinin etrafında toplanan samimi Nur talebelerinin hususiyetleri yine Risale-i Nurlarda detaylıca mevcut. Takvada üst mertebelerde olan bu şahıslar, hizmette ve külfette ileride, mükâfatta ise geride kalırlar. Kardeşlerini kendi nefsine tercih ederler. Kardeşlerinin kusur ve ayıplarını araştırmaz onları tenkit etmezler. Hatalı bir kardeşinin kusurunu şefkatle, nazikâne, nezihane ve kavl-i leyyinle yalnız ona söyleyerek düzeltmeye çalışırlar. Kardeşlerini kıskanmazlar tam aksine onların meziyetlerini şahıslarında ve faziletleri kendilerinde tasavvur ederek onların şerefleriyle şakirâne iftihar ederler. Kardeşleriyle uhuvvet ve tesanüd (dayanışma) içinde olurlar. Mensup oldukları camianın tesanüdünü bozacak söz ve tavırlardan uzak dururlar. Birisinden gördüğü hoş olmayan bir söz veya bir davranış yüzünden ona küsmezler. Kardeşlerinden ne gelirse gelsin iyilikle mukabele ederek onun ıslahına çalışırlar. İhlâs ve Uhuvvet Risalelerinin düsturlarını daima nazarlarında tutarak oralardaki hakikatlere azamî dikkatle hareket ederler... Bu hususiyetleri Risale-i Nurlardan iktibaslarla arttırmak mümkün. Bir Nur talebesinin hususiyetlerine dikkat etmek, incelemek âdeta şan ve şeref levhalarını incelemek gibidir. His, heves ve duygularından sıyrılan bu zatlara benzemek, benzemeye çalışmak Risale-i Nurlara muhatap olan herkesin reddedemeyeceği bir fazilettir.

Böyle yüksek bir ruha haiz olunduğunun örneklerinden birisini Barla Lâhikası eserinde Üstad Hazretleri şöyle verir: "İslâmköy'lü Hâfız Ali Efendi, kendine rakip olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti çok kıymettar gördüğüm için size beyan ediyorum: O zât yanıma geldi; ötekinin hattı, kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim. "O daha çok hizmet eder" dedim. Baktım ki; Hâfız Ali kemal-i samimiyet ve ihlâs ile, onun tefevvuku ile iftihar etti, telezzüz eyledi. Hem üstadının nazar-ı muhabbetini celbettiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim; gösteriş değil, samimî olduğunu hissettim. Cenab-ı Allah'a şükrettim ki, kardeşlerim içinde bu âlî hissi taşıyanlar var. İnşaallah bu his büyük hizmet görecek." (1)