Bineğimiz şevk

Kar kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz; Mevsim, bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz. En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa Ay batsa, güneş sönse, ufuklar da kararsa, Gökler tıkılıp çökse, yolundan yine dönmez, Ruhundaki imanla yanan meş'ale sönmez. (Tarihçe-i Hayat, Önsöz'den) Yukarıdaki manaya uygun olarak şevkle hizmetlerimize devam ediyoruz. Hamdolsun hizmetlerimiz gün geçtikçe gelişiyor ve gittikçe daha da gelişecek inşallah. Medrese-i Yusufiye ekibimizle birlikte hizmetlere yetişmeye çalışıyoruz. Yeter ki ihlas düsturlarına riayet edelim. Uhuvvet ve tesanüdümüzü koruyalım. Okuyucularımızın dualarını bekliyoruz. Hizmetlerimizin devamı açısından önemli bir yeri olan 'İşte Hayatım Mehmet Kutlular' kitabında bir hatıra var. Cemaatî meselelerdeki şahsî tavrımızı belirtmesi açısından bu hatırayı paylaşmak istiyoruz: "Zübeyir Ağabey şahsî meselelerin üzerinde durulmasını istemezdi. Özellikle cemaat içi problemlerde, bu konuda daha hassas davranırdı. Tabiî, bünyede bazan dalgalanmalar, değişik hadiseler meydana geliyordu. Bunların üzerine, "ortadan kaldırma"ya yönelik bir şiddetle gidiyorduk. "O zaman Zübeyir Ağabey'in şu uyarısına muhatap oldum: "Kardeşim, bu hadiseler bitmez. Siz bunların kökünü kazımaya uğraşıyorsunuz; ama bunların biri biter, diğeri çıkar. Dolayısıyla bu tip şeylerle meşgul olmak yerine ağzınız sussun, eliniz çalışsın. Hizmete yönelin, hizmet yapın. İnsanlar o iyiliğe ve hizmete bakar. "Aynı zamanda, konuşmak tehlikeli ve sıkıntılıdır. Çünkü insan hissini karıştırır, iftiraya, birtakım mübalâğalara girebilir. Bunun manevî mes'uliyeti de vardır. Aynı zamanda gıybet de olur. Dolayısıyla böyle hadiselerde gayet kısa, öz olarak, "anlaşamadık, farklı düşüncenin içine girdik. Bunun için biz bu arkadaşlarımızla beraber çalışamıyoruz", gibi şeyler söylemekle yetinin.