Yeşillikler otoparktan

Topraksız ve dikey tarımın yaygınlaştırılması tarımsal hedefler listesinin en üst basamağında. Peki, bu ne kadar mümkün Kentlerde teknolojik bostanlarımız olabilir mi


Toprak yoruldu. Mevsimler şaştı. Yağmurun ne zaman yağacağını kestirmek zor, donun ne zaman bastıracağı daha da belirsiz. İklim değişikliği, tarımı en kırılgan noktasından vuruyor. Geleneksel tarımın sırtlandığı yük, artık sadece iklimle değil, tükenen toprakla, yaşlanan çiftçiyle, terk edilen köyle de ağırlaşıyor. Türkiye'de çiftçi sayısı azalıyor, tarla başında genç kalmıyor. Çünkü geleneksel çiftçilik emek yoğun, yatırım riskli, getirisi belirsiz. Oysa değişen dünyayla birlikte tarım da değişmek zorunda. Ve bu değişimin adı artık: Tarım 4.0.

Tarım 4.0'ın en dikkat çekici unsurlarından biri de topraksız tarım ve kentsel mekânlarda ürün yetiştirmeye imkân sağlayan dikey tarım. Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Program'da da tarımsal hedefler listesinin en üst basamağında; "topraksız tarım ve dikey tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması" hedefi yer aldı. Peki, bu ne kadar mümkün Kentlerde teknolojik bostanlarımız olabilir mi Ev ve ofislerdeki topraksız üniteler bizi doyurabilir mi Tüm bu soruları, The Smart Farmers girişiminin kurucusu Mehmet Emekli'ye yönelttim.

Yılın 12 ayı boyunca üretim

Mehmet Emekli, işletme alanında çalışırken, üretime duyduğu ilgiyle topraksız tarıma yönelmiş. Hatta "Topraksız tarım" kavramını ilk duyduğunda, "Topraksız üretim mi olur" diye kendisine sormuş. Ama aradan geçen 10 yılda kurduğu sahalar, verdiği danışmanlıklar ve geliştirdiği sistemler, onu bu alanın en yetkin isimlerinden birine dönüştürmüş. Şimdilerde sıfır insan müdahalesiyle çalışan karanlık fabrikaların Ar-Ge'sini yürütüyor. Bir yandan da en verimli üretime odaklı reçeteler geliştiriyor.

Tabii ilk olarak, topraksız tarımın verimliliğini sordum. Emekli, somut örneklerle yanıt verdi: "150 metrekare bir tarlada 900 adet kıvırcık ekebilirsiniz. Açık alanda yılda 2 kez hasat edersiniz. Bu da bin 800 ürün demek. Ama dikey tarımda yükseklik avantajıyla bu sayı 36 bin adede çıkabilir. Üstelik üretim yılın 12 ayı boyunca sürer. Roka gibi bir ürünü kesintisiz şekilde tedarik edebilirsiniz. Bu da hem müşteri memnuniyeti sağlar hem de sürdürülebilirliği garanti eder. Ayrıca en kıymetli unsurlardan biri: Zirai ilaç kullanılmaz. Ve yüzde 95'e varan su tasarrufu sağlanır."

Dikey tarım kavramının "alanı yükseklik boyutuyla yeniden tanımladığını" belirten Emekli, bu sistemin şehir içindeki kullanılmayan tüm alanlarda uygulanabileceğini söylüyor: "Bir binanın çatısı, AVM'lerdeki atıl otoparklar, metro istasyonlarının boş terminal alanları... Tüm bu noktalar dikey tarım sahalarına dönüştürülebilir. Üstelik bu üretim modeli, özellikle raf ömrü kısa olan ürünlerde çok avantajlı. Roka, nane, tere, fesleğen, kıvırcık gibi yeşillikler için idealdir."

Dönüşüm artık seçenek değil

Kent içinde üretim yapmanın bir diğer avantajı da lojistik maliyetleri azaltması. Emekli'nin örneği oldukça çarpıcı: "Antalya'da yetişen bir ürünün İstanbul'a ulaşması zaman alıyor. Bu da hem lojistik masrafı hem de fire oranını artırıyor. Türkiye'de yeşil aksamlı ürünlerde yüzde 50'ye yakın zayiat var. Ama şehir içi üretim bunu ortadan kaldırıyor."