Geri dönüştürülmüş plastikler sağlığımız için tehdit mi

Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ambalajlarında kullanımı konusunda Plastiksiz Türkiye Platformu ciddi risklere dikkat çekiyor.

PET şişelerle ambalajlanan suları tükettiğimizde, her 1 litre suda yüzlerce mikroplastik parçacığını da yuttuğumuzu artık biliyoruz. Bilimsel çalışmalar, plastik ambalajlı içeceklerdeki mikroplastik sayıları hakkında farklı sayısal sonuçlar vermiş olsa da ciddi oranda plastiğin gıda yoluyla metabolizmamıza sirayet ettiği aşikâr.

Artık bilim insanları, plastik parçacıkların yalnızca okyanuslarda değil, kanımızda, beynimizde ve dokularımızda biriktiğini gösteriyor. Üstelik bu parçacıklar, plastiklerin içinde bulunan binlerce kimyasalın taşıyıcısı. Bunların çoğu zehirli bileşikler. Bazıları hormon sistemini, bağışıklığı ve sinir sistemini hedef alıyor. Kimileri ise hâlâ tanımlanamadı bile… Ve şimdi, plastiklerle ilgili bir başka risk söz konusu: Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ambalajlarında kullanımı…

Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda ile temas eden geri dönüştürülmüş plastiklere ilişkin bir yönetmelik taslağı hazırladı. Taslak, çevreci bir adım gibi görünse de Plastiksiz Türkiye Platformu bu konuda ciddi bir uyarı yayınladı: "Bu malzemeler halk sağlığını, çevreyi ve gıda güvenliğini ciddi risklerle karşı karşıya bırakır."

Ambalajın kimyasal geçmişi

Plastikler, üretimlerinde kullanılan katkı maddeleri ve yapısal bileşenler nedeniyle zaten binlerce kimyasal içeriyor. Üstelik geri dönüştürülen plastikler; deterjan, tarım ilacı, boya gibi başka amaçlarla kullanılmış ambalajlardan toplanıyor. Yani bu plastikler yalnızca geçmişini değil, içinde barındırdığı toksik, kalıcı ve biyobirikimli maddeleri de taşıyor.

Bu maddelerin gıdayla temas ederek soframıza ulaşması hiç de düşük ihtimal değil. Tersine, araştırmalar gösteriyor ki, geri dönüşüm süreci, plastiğin yapısını bozarken daha fazla mikro ve nanoplastik parçacığın ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu parçacıklar, sindirim sistemimizden geçerek kana, oradan da dokulara kadar ulaşıyor. Vücutta biriken bu plastik kirliliği, uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

Kaynağı belirsiz atıklardaki risk

Yeni yönetmelik taslağı, bebekler, çocuklar, hamile kadınlar ve hastalar gibi hassas gruplara özel bir koruma da öngörmüyor. Oysa bilimsel veriler, bu grupların plastik kaynaklı kimyasallara karşı çok daha savunmasız olduğunu açıkça gösteriyor. Endokrin bozucu etkilerden sinir sistemi gelişimini engelleyici sonuçlara kadar geniş bir yelpazede etkiler söz konusu. Ayrıca taslağın ithal edilmiş plastik atıkların da kullanılmasına izin vermesi, "Avrupa'nın çöpü soframıza mı geliyor" sorusunu da gündeme getirdi. Kaynağı belirsiz bu atıkların ne içerdiği, nasıl işlendiği ve hangi toksinleri taşıdığı tam olarak bilinmiyor. Üstelik Plastiksiz Türkiye Platformu, bu atıkların tekrar tekrar geri dönüştürülmesinin hem teknik olarak mümkün olmadığını hem de çevresel olarak çok daha zararlı olduğu görüşünde.

Platform, yönetmelikte, ambalajların arındırılabileceğine vurgu yapıldığını ancak, bu 'arındırma'nın yalnızca mikrobiyolojik temizlikten ibaret olmasının, kimyasal risklerin görmezden gelindiğini ortaya koyduğunu belirtiyor. Platforma göre, plastiği plastik yapan yapışkan katkı maddeleri, yumuşatıcılar, pigmentler gibi çok sayıda toksik kimyasalın ambalajdan uzaklaştırılması bugünkü teknolojik koşullarda mümkün değil.