Umutlar taze kaldı

Fenerbahçe'nin sezon iradesi ilk dakikadan itibaren devreye girdi. Saha, seyirci veya rakip takımın kim olduğuna bakmadan kendi oyunlarını kabul ettirdiler. Dolmabahçe'de öyle bir ilk yarı geçti ki, Beşiktaş değil kaleye gelmek, sürekli ofsayt tuzağına düşen acemilerden oluşuyordu. İşin ofansif tarafında ise olabildiğince taç çizgilerine taşımak istediler topu. Bekler pas merkezi olmaya çalışıyor, orta sahalar ise boş alan bulmaya. Bu noktada da Beşiktaş'ın direnci devreye girdi. Özellikle Josef'in dikkati ve tecrübesi, Crespo ile İrfan Can'ı sürekli rahatsız eden enerjisiydi. Bir şeyler yapmaya çalışan ile hiçbir şey yaptırmamaya çalışan arasında geçen bir mücadele oldu. İki takım da yapılacak "tek hatanın" peşindeydi. Birisi yanlış pozisyon alacaktı veya yanlış pas verecekti. İkinci yarı ise tehdit etmek yerine, bekleme süreciydi. Tempo düştü, kararlılık azaldı. Baktılar ki, bir türlü kilit çözülemiyor, uzun paslarla oynamaya başladılar. Sonuç; kör dövüşü oldu. Jesus, üç tempolu oyuncu ile hamle yaptı oyuna. Rakip kaleye hızla gitmek isterken, rakibe de tedirginlik vermeyi amaçladı belki de. Yine de oyun elinden