Herkes mutlu!

Mourinho'nun stratejisini değiştirmeden, farklı oyuncular ile tribünlerin kalbini almaya çalıştığı bir maç izledik. 3-1'i yapana kadar 70'e 30 top hakimiyeti ile oynadılar. Kalecisi hariç tüm oyuncuların kaleyi denediği süreç yaşandı. Ne oldu; pozisyonumuz yok diye şikâyetçi olanlar, "Bu kadar kaçar mı" bölümünde buluştular. İsmail ile tempo bulan orta sahayı, Talisca'nın kendisini "10 numaraya" devşiren oyun stili izledi. Daha hızlı olmak istiyorlar ve rakip ceza alanı önünde pas trafiği ile kabalıkta alan arıyorlardı. Dönen topları da kazandılar. Hükmediyorlardı maça ama bu istekli oyunun ve enerjinin bir akla ihtiyacı vardı. Kadıköy'ün 'sevecen' atmosferinde, hemen hepsi tribünlerden gelecek gol sesinin ortağı olmanın peşine düştü.
İlk iki golün kahramanı, üç defans oyuncusu oldu. İlkinde Çağlar ortaladı, Skriniar kafayı vurdu. İkincisinde Brown arka direkte yetişti, Duran'ın pasında Talisca'nın dokunamadığı pasa. Yani, bir pozisyonda iki kere golü kaçırdılar aslında.
Bu doksan dakika Mourinho'nun da cephane sandığına yeni silahlar ekledi. İsmail ile Amrabat arasındaki farkı gördü, tribündeki Alvarez için hayalini genişletti, Fred'e nefes aldırma, üstündeki maç yükünü azaltma imkânı olduğunu anladı.
Duran ve En-Nesyri'nin bağlantı pozisyonlarına geldiğini de gördük.