Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk. Hakemlerin bazen açık açık bazen ince ince verdikleri hatalı kararlarla ligin gidişatını değiştirdiklerini de biliyorduk. Yani TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun aktif 152 hakemin bahis oynadıklarını açıklaması hiç sürpriz olmadı benim için. Bir yandan "Oh nihayet" dedim ama bir yandan da "Bu kadar neden beklediniz" diye sormadan edemedim. Şu da bir gerçek ki bu, bahis olaylarının sadece görünen küçük bir kısmı. Eskiden futbolun üç düşmanı var derdik: Şike, doping ve ayrımcılık. Şimdi hepsinden daha büyüyü var: Bahis oyunları. Bahis aslında kumarın kibarca söylenişi. İnternetle birlikte küresel bir salgına dönüştü. Bir yandan maç sayısı artıyor, bir yandan artık herkes oyuna değil sonuca ve istatistiklere bakıyor. Küresel olduğu için işin içine korsan siteler ve mafyalar giriyor. Dönen para dev boyutlarda. Paranın gücü ise malum. Bundan FIFA, UEFA, federasyonlar ve kulüpler de yararlanıyor üstelik. Hakemlerin yakınları, futbolcular, teknik adamlar, kulüp yöneticileri, hatta medyadaki yorumcular da araştırılmalı. Hem de en az 5 yıl geriye giderek.
Bahisin en kötü yanı insanlara kolay para kazanma umudu vermesi... Bizde bu işlerin futbol camiasının içinde bu kadar yaygınlaşmasının nedeni de kuralsızlığın kural olması ve yapanın yanında kâr kalması. Almanya gibi bir yerde bile bahis mafyasıyla ilişkili hakemler oldu. Fakat anında müdahale edildi. Öyle yıllarca beklenmedi. Bu da onlarla bizim aramızdaki küçücük (!) bir fark olsa gerek. Mesele sadece bahis oynamakla ilgili değil. Yıllardır görüyoruz. Hakemlik kurumunda liyakat ve yetenek değil, ilişkiler ve

20