Günlerdir bir teknik direktörün ülkeye gelişini takip edip durduk. O getirecek bu getirecek derken Mourinho geldi ve F.Bahçe'ye imza attı. Mourinho, son dönemde inişe geçmiş olsa da teknik direktörlüğü ile zirve yapmış bir isim. Çok iyi bir teknik adam da olsa Mourinho tek başına bizim hangi sorunumuza ilaç olabilir Şampiyonluk kazandırabilir. Ortamı kızıştıracak laflar edebilir. Ama o kadar. Yani futbol anlayışımızı, kulüplerin yapısını, medyamızı, sadece kazanmak isteyen taraftarlarımızı değiştirebilir mi Üstelik isteneni vermediğinde kolayca gönderileceğini bilerek.
Gelelim gerçeklere. Bizim kulüplerimiz "büyük" de olsalar ekonomik olarak yerlerde sürünüyor. Ciroları borç ödemeye gidiyor. Yine de hastalık derecesinde harcamaya devam ediyorlar. Örneğin F.Bahçe'nin yayın geliri 7 milyon Avro. Mourinho'ya verilen yıllık net 10.5 milyon Avro. Ekibi var, menajer parası var, bedava imkânları var, vergisi var. Bu ekonomik zorluk döneminde kulüplerin sınırsız harcamaları, onlara tanınan ayrıcalıklar artık ahlâki bir sorun oldu. Kul hakkı, yetim hakkı sorunu oldu. Anlaşılan Mourinho'nun menajeri Jorge Mendes kulüpler ve hatta başkan adayları arasındaki rekabeti ustalıkla kullanmış. F.Bahçe kongresinin kazananı da belli artık. Bu isim ne Aziz Yıldırım ne de Ali Koç. Kazanan Mourinho ve Mendes.
Beşiktaş hocasını buldu. Bronckhorst altı aylık Hasan Arat yönetiminin 3. hocası olarak imzasını attı. Bir Santos'a bir de Bronckhorst'a bakınca, iki ismi aynı yönetimin getirmiş olduğuna inanamıyor insan. Yönetimin pek bir rotası yok gibi. Rüzgâr nereden eserse ona göre tavır alınıyormuş gibi. Umarım rüzgârdan Gio Hoca olumsuz etkilenmez. Valerian Ismael'in kaderini yaşamaz. Çünkü kendisi Santos'un tam tersine bir proje adamı. Ve takım yaratması için zamana, sabra ihtiyacı var. Maalesef