Kötülüğün ilacı yok

Josef de Souza "Bir oyuncuyu öldürdükleri veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün ya da daha ciddi bir şekilde bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız" demişti Türkiye'den gitmeden önce.

Evet çok iyi hatırladık Halil Umut Meler'e atılan yumruğun ve tekmelerin ardından. Ama sadece bir iki gün. Hatta hakem arkadaşları da tepkisel olarak "maçlara çıkmama" kararı aldı. Bizler de yürekten destekledik kendilerini. TFF ise mecburen uydu bu karara. Fakat bir hafta bile beklemeden kararı rafa kaldırıp maçları yeniden başlattı. Yani ortada tepki kalmadı, değişen bir şey olmadı. Hakemler kuzu kuzu maçlara çıktı! Hakeme yumruk atan şahıs, sanki her maçta hakem dövmesi gerekiyormuş gibi "Aslında hiç de öyle biri değil" diye temize çıkarıldı TFF Başkanı tarafından. Bu şahsa ve Ankaragücü kulübüne teselli ziyaretleri yapıldı. Yani biz Josef'i sadece birkaç gün hatırlamış olduk. Korkarım -umarım olmaz ama- sahalarda ölüm bile görsek değişmeyeceğiz biz.

Ardından voleybolcu kızlara yapılan saldırı ve linç girişimi, burnu kırılan hakem, Bursaspor-Diyarbekirspor maçı sonrasındaki meydan kavgası... Hepsini sıralasam bizim spor sayfası yetmez.

Ve geldik dakika bir, İstanbulspor-Trabzonspor maçına. İstanbulspor Başkanı, verilmeyen penaltılarının hemen ardından Trabzonspor'u öne geçiren gol gelince takımını sahadan çekti. Tamam burada şiddet yok ama keyfi biçimde futbol oyununun ve bu oyuna inananların inkârı, fiili katli var.

Aslında başkan, kaldığı yerden başlayan bu kokuşmuş düzenin stop düğmesine basmış farkında olmadan. Ama aymazlık o seviyedeki bu olay bile araziye uyduruldu hemen.