Kaza 'geliyorum' der

Ahmet Çalık'ın erken aramamızdan ayrılışı tüm ülkeyi yasa boğdu adeta. Herkes, takım ve renk gözetmeksizin en samimi duygularla yasını tuttu Ahmet'in. Ben kendi adıma söyleyeyim sanki çok yakın bir akrabamı kaybetmiş gibiyim. Her ölüm üzücü ama genç ölümü ve bir de böyle kaza sonucu gelen ölüm çok daha üzücü oluyor. İnsanı çaresiz bırakıyor. Ayrıca sanırım hepimizin her gün 150-200 insanımızı pandemi nedeniyle kaybettiğimiz, hareketlerimizi kısıtlamaktan, maskeli dolaşmaktan artık çok sıkıldığımız, canımızın burnumuzda olduğu şu günlerde acımıza acı kattı Ahmet Çalık.20 OCAK 1989...Kaza demişken, genç ölümü demişken tam da bugün (dün) 1989 yılının 20 Ocak'ında yine bir kaza sonucu yitirdiğimiz Samsunsporlu futbolcuların ölüm yıl dönümü. Onların acısı da hâlâ yüreklerimizde. Hiç unutamadık. Unutamadık ama o zamandan bu yana futbol dünyası, ne yazık ki ayrımcılığın daha fazla körüklendiği, nefretin yeniden üretildiği, sadece sonucun önemsendiği duygusuz bir dünyaya da dönüşmeye başladı.ÖNLEM GEREKAhmet Çalık'a üzülürken aslında hepimizin kendine dönüp bir özeleştiri yapması da gerek bence. Kupaları insani yönlerimize tercih etmeyelim mesela. Tam da burada bir noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim. Evet "kaza" adı üstünde kaza ama acaba kazaları en aza indirmek de mümkün olabilir mi Zaten bazı kazalar "geliyorum" demiyor mu Duygularımızı kaybederken kendimizin de bir insan, bir canlı olduğumuzu unutuyoruz galiba. Mesela benim hep aklımın bir kenarındadır; futbolcuların araba merakları, araba kullanma tutkuları. Çünkü futbolcular profesyonel olur olmaz çok genç yaşta araba sahibi oluyorlar. Ne var ki araba kullanırken yorgun olabiliyorlar, uykusuz olabiliyorlar, antrenmana yetişmek zorunda kalabiliyorlar, hız yapmayı