Geçti o günler
Cemal Süreya demiş ki: "Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni" Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan "filozof" unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: "Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir."
Evet futbol işçi sınıfının bir oyunu olarak ortaya çıkarken aynı zamanda egemen sınıflara karşı bir direnme biçimiydi de. Ama futbolun cazibesini egemen sınıflar da kendileri için kullanmakta gecikmediler. Anımsarsanız faşist diktatör Salazar'ın ülkesini yönetmek için faydalandığı üç F'den biri futbol, diğerleri fado ve fiestaydı. (Aslında fiestayı değil, dini bir figür olan "Fatima'nın Eli"nden yola çıkıp "din" kurumunu işaret etmişti ya neyse.) Bugünün futbol ortamına baktığımızda o kadar çok şey değişti ki.
Artık manevi değerlerin yerini paranın cazibesi aldı. Ve tabii ki kazanmak çok önemli oldu. Nasıl kazanıldığına ise artık çok az insan bakıyor. Bırakın yeni yetişen gençleri, yaşı kemale ermiş taraftarların bile önemli bir bölümü sadece sonuç odaklı. Onlar için sadece rakamlar ve formaya takılan yıldızlar değerli. Yani futbolda manevi değerlerin, birlikte yaşama ve mücadele etme kültürünün yüceltildiği o müthiş yıllar çok gerilerde kaldı artık. Futbolda eşit ve adilane yarışma koşullarını, yani "Fair Play"i sağlamakla yükümlü olan FIFA, UEFA ve yerel federasyonların da kâr amacı gütmekten başka dertleri yok. Hiçbir şey üretmeyen anti-demokratik kurumlara döndüler. Futbolun ana kahramanları futbolcular da artık sadece para kazandıran makinalar. İşte ABD'de düzenlenen Dünya Kulüpler Şampiyonası. Maçlar saat farkları nedeniyle çoğunlukla öğlen sıcağında oynanıyor.