Futbolun ve tribünlerin dönüşü

Ankaragücü ile oynanacak Türkiye Kupası yarı final rövanşı Beşiktaş için bu sezonun en önemli maçı sayılıyordu. Öyleydi de; ardı ardına hoca değişiklikleri, yönetim değişikliği, telaşla son anda yapılan transferler ve sürekli değişen 11'ler takımda ne bir ahenk ne de bir özgüven bırakmıştı. Tribünler de bunlardan nasibini almış; boşalmış, ruhunu kaybetmişti. Ve fakat son anda bir teselli ve Avrupa Ligi fırsatı çıkmıştı ortaya; Türkiye Kupası'nı almak ve sezonu bir kupa ile kapatmak. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen Beşiktaş yarı final maçını alıp finale çıktı. Artık kupaya 1 maç kalmıştı.

FARK YARATANLAR

Kazanınca havaya girmeden sakince oyunu tartışmak en sağlıklısı. Evet Emre Belözoğlu'nun dediği gibi Beşiktaş bir kişisel hatayı değerlendirerek gol bulmuş ve finale uzanmıştı. Ama 90 dakikanın tümüne baktığımızda Siyah-Beyazlıların oyununda olumlu anlamda farklılıkların oluştuğunu da görmemek mümkün değil. Bir kere ileride basmayı denediler, bunda da oldukça başarılı oldular. Ne var ki baskıyla kazanılan topları yeterli düzeyde kullanabilecek yetiye sahip değildiler. Her ne kadar orta alanda Salih, zeki Muçi, gayretli Ghezzal, sol bekte Masuaku ve sonradan oyuna giren Gedson bu yetiyi önemli ölçüde artırsalar da. Peki yeterli miydi, tabii ki asla değil. Sadece topu savuşturan, hücuma katkısı olmayan defansif orta alan oyuncularıyla oyun kurulamayacağını artık görmek lazım. Al Musrati gibi oyuncular daha çok yenilmemeyi önceleyen orta sıra takımlara göre.

RAKİP, KALECİ VE HAKEM

Beşiktaş'ın oyunu daha çok rakip alana yıkabilmesinde bu birkaç dokunuşun önemi kadar Ankaragücü'nün ısrarla geriden paslı çıkmaya çalışmasının da etkisi var. Böylece Beşiktaş'ı üzerlerine çekmeyi, hızlı çıkışlarla gol bulmayı amaçlamış olmalılar. Nitekim bu şekilde önemli gol fırsatları da yakaladılar. İşte tam da burada kaleci Mert