Evlada her şey reva

Bizde kulübün formasını giymiş eski sporcular için kullanılan "evladımız" tanımlamasından çok sıkıldım. O evlatlar ki, evet o kulübün formasını giymişler ama önce profesyonelce. Karşılıksız değil yani. Üstelik 50 yaşına gelmiş eski sporculara birkaç yaş büyük kulüp yöneticilerinin hâlâ evlat muamelesi yapması da garip. Ama meselenin öbür yüzü de var. Kulüp yönetimleri de "evlatlarına" istedikleri gibi davranma hakkını görüyorlar kendilerinde.

Beşiktaş'ta bunun son örneği Rıza Çalımbay'ın görevden alınış biçimi. Hatırlatmakta yarar var. 1996-97 sezonunda Rasim Kara yönetiminde Beşiktaş çok iyi giderken ilk tökezlemede "evlat" Sergen Yalçın bir kulüp yöneticisinin hedefi olmuş sonunda camiadan kopmuştu. Rasim Kara'yla yıllar sonra yapılan söyleşiden anlıyoruz ki o da "evladımızsın" diyen yöneticilerin tavrı yüzünden görevi bırakmak zorunda kalmış ve tazminatını almamasına karşılık kuru bir sözlü teşekkürle yollanmış. Feyyaz Uçar'ın, yönetimden muhatap bulamaması sonucu çek meselesinden kulüpten uzaklaştığını ve istemeyerek Fenerbahçe'ye transfer olduğunu da dün gibi anımsıyorum.

Ve Rıza Çalımbay olayı. Hocaya sormadan 5 futbolcuyu kadro dışı bırakıyorsunuz, sonra FIFA tehdidiyle geri çağırıyorsunuz. Ardından bir yenilgi sonrası gece yarısı 3 yönetici yollayıp görevine son veriyorsunuz. Ve o "Bizim evladımız, gönül bağımız kopmaz" diyebiliyorsunuz. Bunu diyen de Beşiktaşlılık yarıştırıp "Beşiktaş'ı Beşiktaş forması giyenler yönetecek" diyerek seçilmiş bir başkan.

Yani; bir yönetici evlat edebiyatına sarılıyorsa