Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi. En son BeşiktaşKocaeli maçında 13 blok cezalıydı mesela. Böyle olunca tribünler de boşalmıştı doğal olarak. Burada komik olan ağızlarından küfür düşmeyen bazı futbol yöneticilerinin bile tribünde küfür konusundaki derin "hassasiyeti". Ama bu hassasiyet sadece yurt içinde geçerli. Avrupa maçlarında yabancı takımlara karşı her şey serbest çünkü. Irkçı sloganlar, her türlü saygısızlık mübah... Hatta bu şekilde rakibi aşağılamayı milliyetçilik duygularının bir tezahürü sananlar o kadar çok ki aramızda. Irkçı, saldırgan davranışların o milleti yüceltmeyeceğini tam tersine ülkenin imajını bozacağını ve bunun ülkesini sevmekle hiçbir ilgisinin olmadığını düşünemiyorlar bir türlü.
Neyse; ben onu bunu bilmem futbolun dolu tribünler önünde oynanması futbolun cazibesi için en önemli şey.
Ama biz seyirciyi tribüne getirmemek için neredeyse her şeyi yapıyoruz. Hani e-bilet uygulaması ile taraftarlar tribünde tek tek tespit edilebilecek ve öyle cezalandırılacaktı. İnsanlar bir sürü para ödedi, bir sürü külfete girdi bu yüzden. Madem taraftarlara blok halinde ceza verecektiniz bu kadar eziyet niye Seyirciye her türlü baskıyı uyguluyorsunuz ama kendinize gelince hiçbir sorunu çözemiyorsunuz. Ne futbolun yönetiminde adalet var ne MHK'de olumlu bir değişim var. Sonra tek sorun taraftarın küfretmesiymiş gibi onları her vesileyle tribünden uzaklaştırıyorsunuz. Hem de kurunun yanında yaşı da yakarak, bloklar halinde. Ve maalesef ben de bu sorunu yıllardır tekrarlayıp duruyorum.
Bir başka tekrara düştüğüm konu da bir futbol takımının oluşumunda, uyumun sağlanmasında ve başarının gelmesinde zamanın ne kadar önemli olduğu. Her sezon başı ya da sezon ortasında gelen yani yeni kadronun oluşumunda pek etkisi olmadan göreve başlayan teknik direktörler için de aynı şeyi söyledim hep.