Mühim olan insanlık değil miydi

Çıplaklık bir istismar mıdır Sektörel bir enstrüman mıdır Estetik bir faktör müdür Daha epeyce soru sorulabilir. Ancak aslında temelde hep aynı şeyi tartışıyoruz. Sürekli tartışmakla aslında dinleyeni olmayan bir zeminde sadece konuşmuş oluyoruz. Ve aslında bu tartışmalarda genellikle ofansif olanla defansif olan çok objektif biçimde konumlanmıyor.

Çıplaklığın bir istismar konusu olduğunu söyleyenlerin sözleri, sosyolojik zeminde toplumsal değerlerden, inançlardan, ahlaki ölçülerden bağımsız ele alınabilir mi Mesele toplumsal değerlerden tamamen koparılarak basit bir çağdaşlık-gerilik tartışmasına konu edilebilir mi Benzer durumlarda dünyanın bütün toplumlarında rahatlıkla yapılan eleştiri ve tepkiler, bizim ülkemizde abes bir "Hangi devirde yaşıyoruz!" vaveylasıyla karşılanır oldu.

Bu toplumun tepesinde nedense çok uzun yıllardır abes bir çağdaşlık sopası sallanıp duruyor. Kendi hissiyatına ilişkin en ufak bir seslendirme girişimi hemen bu sopanın gölgesi üzerine düşürülmek suretiyle akim hale getiriliyor.

Bir toplum çağdaş olmak için caddelerini, hava alanlarını, gazetelerini ve ekranlarını, her şeyin asli anlamını çürüten bir çıplaklık boyası sürmek zorunda mıdır

İnsan mahremiyetinin sektörel hormonları harekete geçirecek bir solucan olarak piyasa oltalarına takılmasının benim gibi insanların kitabında anlaşılır bir tarafı olamaz. Toplumsal alanda, hiç kimse sonuna kadar özgür değildir. Klasik cümle kalıplarını art arda sıralamayacağım. Çıplak bir kadının bir erkeği, çıplak bir erkeğin bir kadını etkileyeceği bildiğimiz en eski insaniyet gerçeklerinden biridir. İnsanların bedenleriyle sokaktaki rastgele insanları etkilemeye çalışmalarında elbette ciddi bir problem vardır.

"Kişi eskiden görünmez olanın -yani insanların özellerinin, içsel yaşamlarının- artık kamusal sahnede (öncelikle televizyonda ama aynı zamanda fiziki sahnede de) teşhir edilmeye davet edildiğini aklından çıkarmadığı vakit, görünmez kalmayı tercih edenlerin reddedilmeye, kenara itilmeye veya suçlu muamelesi görmeye mahkûm olduklarını kavrayacaktır. Fiziksel, sosyal veya ruhsal çıplaklık, çağımızın düzenidir" diyor Zygmunt Bauman, 'Tüketici Hayat' kitabında.

Aslında psikolojik anlamda daha dramatik bir problem var: Vitrine edilen bedenler milyonlarca insan arasından seçilen fiziksel bir 'mükemmel'lik içinde sunuluyor. Varsa küçük kusurları, onlar da teknik imkanlarla tamamen yok ediliyor. Ve sıradan insanların asla rekabet edemeyecekleri, asla benzeyemeyecekleri parlaklıkta görseller ortaya konuyor. Oysa bizler, sokaktaki küçük kusurlu ve defoları olan sıradan insanlarız. Kendi insani bütünlüğünü, iç barışını sağlayamamış olanlarımız (yani çoğumuz) her gün karşılarına çıkan bu fit bedenler karşısında eziliyor, kırılmalar yaşıyor. Belki birilerinin rötuşlanmış ve idealize edilmiş standart üstü fizikleri her fırsatta karşılarına çıkmasa, kendileriyle bu kadar çok sorun yaşamayacak, belki de güzel olanın tarifini doğru yerlerde aramayı deneyecekti insanlar.