Kendi hayatının dışında

İnternet bağlantısı olmayan bir insan düşünelim. Durun hemen isyan etmeyin, bunu gerçekten düşünebiliriz; her geçen gün sayıları azalsa da var hâlâ yeryüzünde öyle birileri. Onlardan birini gözümüzün önüne alalım. Dijital dünyayla hiçbir bağlantısı olmayan biri olsun o kişi. Teknolojik ağdan bu kadar uzak kalabildiğine göre, yüksek ihtimalle bir şehirde yaşamıyor olmalı. Bedenen şehirde olsa bile en azından ruhen şehirde olmadığını varsayabiliriz en azından.

Siber alemden bu kopukluk hali, onun omuzlarından bizim her gün kendimizi taşımak mecburiyetinde hissettiğimiz pek çok yükü kaldıracaktır. O her sabah güneşin kalkıp penceresinden bakabileceği dünyaya doğduğunun farkında olacak ve yeni günü hissedebilecektir. Onu bekleyen akışlar, 'timeline'lar, tt gündemleri, çoğu lüzumsuz mesaj yığınları, dikkat dağıtıcı spotlar, reklam saldırıları ve sair zaman öldürücüler ve akıl çeldiriciler olmadığından, kendi hayatının içinde yaşananlar üzerinden bir öz gündemi olacak, bir gündelik akışı olacak, ona göre hareket edecektir.

Bu aynı zamanda 'bir şeyleri kaçırıyor olma' endişesini, stresini de alacaktır üzerinden. Başkalarının sofralarının cilalı kompozisyonları kafasını karıştırmayacağından sofrasındaki her şeyi bir nimet bilerek kahvaltısını yapacak, yemeğini yiyecek, hayatın gerçekten gerektirdiği işleriyle meşgul olmaya hazırlanacaktır. Gün boyu bulunduğu ortamlarda hayatın içinden şeyler konuşacak, karşısındakilerin dijital mecraların gündemleriyle ilgili söyledikleri şeyleri hiç anlamayacaktır.

Evet, bu onu her şeyin dışına konumlayabilir biraz! Ancak asıl güzellik orada zaten! Her şeyin dışında olmak bir insan için belki de en büyük avantaj bugün! Böylece o kişi, insanlarla, olaylarla, mekanlarla, ayrıntılarla sırf kendisi için, yaşantısı için, dağarcığını zenginleştiren gözlemleri için ilgilenebilecek, her şeyi 'başkalarıyla paylaşılacak bir tarafı var mı' düşüncesi olmadan olduğu gibi görebilecek ve öyle algılayabilecektir. Önünde fotoğraf çektirmek için değil, beraberinde, içinde, hikâyesinde yaşamak için gidecektir gittiği her yere.

'İlle de beğenileyim' gibi bir takıntısı olmadığından, takip edilme, görülme, bilinme gibi sebepsiz ihtiraslara yenik düşmediğinden doğal davranmasının, doğal görünmesinin, doğal işlerle uğraşmasının hiçbir sakıncası olmayacaktır. Bu da onun hayatını bir seyirlik olmaktan, başkaları için kurgulanmaktan kurtaracak, kendi doğallığı içinde kalmasına imkân verecektir. Kendi doğasında kalabilen herkes gibi kendi zenginliklerini, kendine özgülüklerini keşfedebilecek, kendi rengini dünyaya katabilecektir.

Sürekli ekrana bakmak, mesajlarını kontrol etmek gibi işlerle meşgul olmadığından; parkta açan bir çiçeği, yoldan geçen bir ihtiyarı, havada dolanan kuşları, yanına yaklaşan kedileri, birçok insanın keşfedilmeyi bekleyen güzelliklerini, insanların acılarını, sevinç ve heyecanlarını, hayatın son derece besleyici ayrıntılarını fark edebilecektir. Bütün bunlardan kendi anlam balını toplayabilecektir. Eşiyle dostuyla dijital yolla haberleşmediğinden yüz yüze muhabbet için bir çok fırsatları olacak, onları çok daha iyi tanıyacak, hallerinden haberdar olacak, başkalarıyla zenginleşebilecektir.