Hayk el-dünya!

Son birkaç ayda yaşadıklarımız, belki ülke yönetimlerini değil ama o ülkelerin sıradan insanlarını duygusal ve zihinsel olarak çok etkiledi. Olaylar halen sıcak ve çok kahredici şekilde devam ettiği için, bedeli nice masumun canıyla ödenen bu değişimin insanlık üzerindeki etkilerini henüz tam olarak müşahede edemiyoruz. Ama içten içe hepimiz, bütün insanlık derinden etkileniyoruz. Bombalar altında her gün değil, her an ölümle kol kola yaşayan insanlarıyla Gazze, insanlık onurunun belki bu yüzyılda hiç bu kadar bariz görülmemiş nişaneleriyle hepimizi sarsıyor ve irşad ediyor. Her coğrafyadan, dilden, kültürden milyonlarca insan, önümüzdeki on yıllara insaniyet namına damgasını vuracak bir kalp birikimi ediniyor bu yaşanılanlardan. Yakıcı acılar ve sonsuz kahırla birlikte...Önümüzden o çok meşhur deyişle bir film şeridi gibi akan ve bakılmaya tahammül edilemeyen bir vahşet sergiliyor her an zalimler. Buna karşılık iman dolu göğüsleriyle değil süngülere, mermilere; en tahripkar bombalara, en acımasız taarruzlara karşı çıplak ve mübarek bir insanlıkla dimdik karşı çıkıyor, direniyor bir şehir dolusu yiğit insan... Savaşların elektronik ekranlardaki dijital birtakım grafiklerle izlendiği bir zamanda çok şaşırtıcı bir şey bu! Üstlerine ölüm kusan bombalara karşı nasıl bu kadar güzel, nasıl bu kadar metin, nasıl bu kadar imanlı, yani nasıl bu kadar insan kalabiliyor bu şehrin insanlarıBütün insanlık kendine soruyor bu soruyu. Ve inanın önümüzdeki onlarca yıl boyunca sormaya devam edecek. Sanatçılar, ilim adamları, felsefeciler, yazar çizerler, sporcular ve sokakları dolduran sıradan insanlar, içleri daraltan modern dünya cenderelerinden yakalarını her kurtardıklarında böyle bir Gazze nefesi alacak, içlerini temiz havayla dolduracaklar. Ve şüpheniz olmasın, dünyanın insaf sahibi insanları; bombaların altında her an kapılarını çalabilecek ölümü bekleyen bu insan kardeşlerinin, aç, susuz ve ölesiye üşümüşken ve çocuklarını, anne babalarını, yakınlarını, sevdiklerini gün gün zulme kurban verirken, nasıl isyanın kıyısından bile geçmediklerini, nasıl böyle bir tevekkülle, böyle bir teslimiyetle imanlarına sıkı sıkı sarılmaya devam ettiklerini, bunun nasıl olabildiğini bilmek isteyecekler. Onları bu kadar kendine inandıran, bu kadar bağlayan, gönüllerini bu kadar dolduran ve onları bu kadar yiğit, metanetli, sadık ve güzel kılan Allah'ı (cc) merak edecekler. Kötücüllüğün, yabancılaşmanın, bencilliğin, zorbalığın, yalnızlığın bu kadar kol gezdiği bir dünyada, kalpleri böylesine muhabbetle, bağlılıkla, ferahlıkla dolduran şeyin ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışacaklar.Bir şehir dolusu güzel Müslüman, sadece