Canlı ama hayatsız

Sosyal medyanın insanlara verdiği zararları daha çok muhteva üzerinden konuşuyoruz. En az bunlar kadar önemli bir başka zararı daha var ki o konuyu ihmal ediyoruz. Sosyal medya, telefonları, tabletleri ilk elimize aldığımız andan itibaren önümüze bir gündem koyuyor. Hiç itiraz etmeden, hiç üstünde düşünmeden, belki farkında bile olmadan o gündemden güne devam ediyoruz. En hafif tarifiyle başkalarının belirlediği bir zihinsel kurguya kendimizi teslim etmiş oluyoruz. O suni gündem başlıklarının gerçekten ilgiyi hak eden meselelerden oluşup oluşmadığı kritik bir tartışma konusu ama biz bunu tartışmaya pek gönüllü değiliz.

Öte yandan belki bundan daha önemli bir kayba uğratıyor bizi bu hazır gündem bağımlılığımız. Nedir o kayıp, açalım meseleyi biraz… Soszyal medya, önümüze koyduğu ve bizi teslim alan hazır gündemle, hayatın tabii seyri içinde o gün belirleyeceğimiz aslî gündemimizi, o gün yaşadıklarımızla ve yaşayacaklarımızla ilgili oluşabilecek gerçek gündem başlıklarını en baştan iptal ediyor. Bütün gün zihinsel olarak önümüze konan ve hiçbir başlığını kendimizden belirlemediğimiz suni bir gündemle tereddütsüz meşgul olurken; kendi hayatımıza bakma, oradaki hadiseleri okuma, anlama, oradan kendimize bir şeyler katma imkanlarını tamamen ortadan kaldırmış oluyoruz.

Sosyal medyanın 'sahipleri' gündemi tesadüfi şekilde belirlemiyorlar, bu kesin! Kendi öncelikleri, kendi menfaatleri, meşgul olmamızı istedikleri ve ilgimizden kaçırmak istedikleri şeyler sosyal medya gündeminin akışı içinde yer ve ağırlık buluyor. Bir zihinsel dizayn bu aslında ve biz nazarlarımızı mütemadiyen büyük-küçük ekranlara sabitleyerek onlara her gün bu imkânı kendi ellerimizle vermiş oluyoruz.

"Hangi televizyon programını seyredeceğiniz, hangi arabayı alacağınız, ne zaman terfi edeceğiniz, hangi üniversiteye gideceğiniz gibi saçma sapan şeyleri saplantı haline getiriyor, yaşamda öylece yuvarlanıp gidiyorsunuz. Asıl sormanız gerekenler dışında, yaşamınızdaki tüm ıvır zıvırla derinlemesine ilgileniyorsunuz. Ya asıl sorular" diye soruyor Adam Fawer, 'Empati' isimli kitabında.

Kendi hayatının aslî gündeminden uzak bir insan, tabiatıyla kendi hayatından uzak kalıyor. Her hayatın bir hikayesi var, her hikâye sonsuz sayıda ayrıntıyla örülüyor. Hikayemizin içinde etkilediğimiz ve bizi etkileyen büyük küçük başka hikayeler var. Sürekli başka yerlere bakarak, kendi hayatının filmini seyretmekten mahrum olan seyirciler gibiyiz.