Hayal kurmak, insanın bugün kendini akıntının dışında tutmasının neredeyse tek yolu... Yani yakın zamanlara kadar öyleydi. Bugünün insanını, hayallerin de hep somut bir faydaya yönelik olması gerektiğine inandırdılar. Başarılı bir kariyer, konforlu bir ev, lüks bir araba, mantıklı bir beraberlik, çok fonksiyonlu dijital oyuncaklar… İmkânına göre büyüyüp küçülen hedefler… Şimdilerde herkes kendi hayali sanarak ezber hedeflere yöneliyor.
Çocuklarımız bir gün herhangi bir üniversiteye kayıt yaptırabilmek için çocukluklarından ve neredeyse bütün gençliklerinden vazgeçiyorlar. Ne için İş sahibi olmak için mi İş sahibi olanlar mutlu mu peki Değil, olmayacak da! Bu dünyanın çarkı tüketime ayarlı… Elde etmek için vazgeçtiğimiz her şey kavuştuğumuz anda anlamını yitirmeye başlıyor. Her zaman yenisini istemek zorundayız her şeyin. Böyle bir düzen bu, deney fareleri gibi düzeneğin çarkını döndürüp duruyoruz. Birilerine kazanç üretmek için! Hem de hep hayatımızdan harcamak pahasına!
"Yalnızca tanrıya veya öte dünyaya değil, gerçekliğin kendisine karşı yitirilen inanç da insan hayatını kökten geçici kıldı. Hayat hiçbir zaman bugünkü kadar geçici olmamıştı. Kökten geçici olan sırf insani hayat değil, esasen dünyanın kendisidir de" diyor Byung Chul-Han, 'Yorgunluk Toplumu'nda.
Yumurtalarını daha sakin bir yerlere bırakabilmek için suyun akış yönünün tersine doğru ilerlemeye çalışan balıklar vardır. Akıntı o kadar güçlüdür ki yüzerek başaramazlar ilerlemeyi. Ama vazgeçmezler, ileriye doğru güçlü hamlelerle sıçrayarak mesafe alırlar. Bir metre, yarım metre daha ve nihayetinde ulaşırlar hedeflerine. Böyle güçlü sıçramalarla ilerlemek gerekiyor artık belki de bugün. Ama üstümüzdeki ağırlıklarla o kadar zor ki bu sıçramaları, bu atılımları gerçekleştirmek!
Gittiğimiz ve yanlış olduğu aşikâr istikametten dönmemiz gerekiyor.
İçimizde çok daha fazla vakit geçirmemiz, insanlığımızla irtibatımızı çok daha sıkılaştır-mamız gerekiyor! İnsanın yaratılışında hayal kurma mahareti var, bir lütuf olarak bahşedilmiş ona. O kaynağı bulmak gerekiyor işte yeniden. Genel geçer şeylerin içinde kaybolup gitmemek, kim olduğumuzu, ne için var edildiğimizi düşünmek… Böyle bir zemin üstünde kendi zevklerimizi, kendi renklerimizi inşa etmek, gerekiyorsa yeni baştan…

19