Kendinden tamamen bihaber, aynaya bakınca dahi kendini göremeyen insanlar mı oluyoruz Öyle imkanlara sahibiz ki dünyanın her türlü bilgisini birkaç tuşa dokunarak önümüze getirebiliyoruz. Bunlara hayat bilgisi diyebilir miyiz peki, olsa olsa hayat hakkında bilgiler bunlar! Hayat bilgisi diyebileceğimiz şeylere sahip olabilmek için önce kendimize dair bir şeyler bilmeliyiz. Kendimizde, kendi hayatımızda, kendi bilincimizle yaşamalıyız. Dünyanın bilgisi elimizin altında ama kendimizle ilgili pek bir şey bilmiyoruz. Kulağa çok acayip gelen sözler bunlar ama gerçek de bundan daha başka bir şey değil!
İnsan, 'kendi'nde yaşadığı halde nasıl kendisinden bu kadar habersiz olabilir Buna hiç vakti kalmadığından belki! Bütün vakitlerini kendinden uzakta geçirmeyi marifet zannettiğinden… Ya da belki ancak kendinden kaçarak mutlu olabileceğine inandığından, buna şaşmaz bir doğruymuş gibi inandırıldığından!
"Görüşünüz ancak yüreğinizin içine baktığınızda berraklaşır. Dışa bakan düş görür, içe bakan uyanır. İnsanlar kendi ruhlarıyla yüzleşmekten kaçınmak için, ne kadar saçma olursa olsun her şeyi yapacaklardır. Bu nedenle, hayatta anlamı olan en küçük şey, anlamı olmayan en büyük şeyden daha değerlidir. Çünkü bilinçdışının baskısı altında, farkındalık eksikliği tehlikeli bir şekilde büyür ve eninde sonunda kaderimiz olarak karşımıza çıkar; biz farkına varmadan üzerimizde etkili olur ve bizi dönüştürür. Gerçek değişim, kişinin kendi karanlığını bilmesiyle başlar, bu da başkalarının karanlığıyla başa çıkmak için en iyi yöntemdir" diyor Carl Gustav Jung.
"Ne bu telaş yahu!" dedi yolda karşılaşan iki kişiden sakin olan. "Oyalama beni, iç sesim peşimde!" dedi cevaben telaşlı olan.
Son zamanlarda farkındalıkla ilgili her zaman olduğundan çok daha fazla şey duyuyorum. Etkileyici olan şu; ironinin en kralını her zaman hayat yapıyor. Bir şeylerin farkında olarak yaşamak konusunda başka ne zaman bugün olduğu kadar büyük maluliyet içindeydi ki insanlık Şurası mantıklı aslında meselenin; bir şeyin yokluğu o şeyin çok daha fazla konuşulmasına sebep oluyor. Kendimizi kandırmayalım; o moda tabirle, hayatın seyri içinde olan ve doğrudan hayatla ilgili olan pek çok şeyin farkındalığına sahip olmadan yaşıyoruz. Bu devir hayattan ve kendisinden habersiz yaşayanların ömür sürdüğü bir devir! Dünya bugün; yaşamayı ancak kendisinden kaçarak anlamlı hale getirebileceğine inanan gafillerin gezegeni!
Kendine kulak verirse, içinden ne geçtiğine merak salarsa, yakınında, yakınındaki başka insanlarda, başka hayatlarda neler olup bittiğine dikkat kesilirse canının sıkılacağını, içinin daralacağını, hayatının kararacağını ve nihayetinde hayatın tadının kaçacağını sanan insanlarız çoğumuz. Şunun farkında olanımız çok az: İnsanın içinde dünyadan çok daha büyük bir alem var ve orada dert sahibi kılan düşüncelerden çok daha fazla, insanı içinden genişleten duyguların ve düşüncelerin sonsuz membaı, hayaller boyu uzanan olağanüstü hazineler var. Bir insan, bu akıl almaz potansiyel ve imkândan haberdar olmadan ömrünü tüketerek ne büyük bir yanlışı sahipleniyor! Kendini, sonsuz potansiyelinin gurbetinde yoksunluk içinde yaşamaya, kupkuru bir hayatın cahil ve inatçı müdavimi olmaya kendini mahkûm ediyor.