Bu devirde kendimizi eğlendirmek ya da bir nebze rahatlatmak için yaptığımız hemen her şey, o 'şey'i yapıp bitirdiğimizde bize çoğu zaman tek bir şey bırakıyor: Baş ağrısı!
Baş ağrısının tıbbi veçhesine dair tıp dünyası birçok şey söylüyor, bu onların işi, söylesinler elbet. Ve fakat modern baş ağrılarının teşhisini bir de başka yerden de koymak gerekmiyor mu İnsan fıtratını zorlayan her türlü modern alışkanlık ve uğraş baş ağrısı yapıyor; meseleyi bir düşünün, bana hak vereceksiniz!
Gece alemi, aşırı uzun mesailer, bilgisayara, telefona takılı kalmalar, şehir kalabalığı, trafik işkencesi, aşırı stresli ortamlar, beğenilmek için yapılan bilumum acayiplikler, kariyer ihtirasları, aile içi-dışı iletişimsizlikler ve daha bir sürü başka şey… Bunlar bizim yeni hayatımızın inkar edilemez parçaları! Bunlar bizim yorgunluklarımız! Ve aynı zamanda bunlar bizim çıldırtıcı baş ağrılarımız!
Şiirden filmler yapan bilge yönetmen Tarkovski'nin şu ifadelerini not almışım ama nereden aldığımı yazmayı unutmuşum, kitaplarından ya da filmlerinin birinden olabilir. Ucu açık kalsın, merak eden (eden olursa ne âlâ) yerini zaten bulur. Okurken bu ifadelerin internetin ve siber devrimin henüz ortalıkta olmadığı bir zamanda yazıldığını da aklınızın bir köşesinde tutun lütfen: "Neden bu kadar yorgunuz Çünkü başkalarının, toplumun, bu modern düzenin bize dayattığı yanlış yaşamlara zorlanıyoruz. Haberlere boğuluyoruz, oysa hayatımızı değiştirebilecek en önemli mesajlar bize ulaşmıyor. Günümüz insanı hiçbir şeyi feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın tek yolu özveriden geçer. Ne yazık ki, bu gerçeği giderek unutuyoruz, dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor."
"Bana seni mutlu eden on şey söyler misin" diye sordu kız. "Saymak için sıraya sokarken stres olurum ben şimdi!" dedi kaygılı delikanlı.
Biri bize gelip, "Şimdi bildiğiniz her şeyi unutun!" dese; muhtemel ki hepimiz bunu diyenin deli olduğunu ya da bize bir kamera şakası yaptığını düşünürüz. Oysa biz birkaç on yıl önce bildiğimiz şeylerin çok büyük bir kısmını hiç böyle bir sorgulamadan geçirmeden, hiçbir itirazda bulunmadan ve hiç direnmeden unutuverdik. Şimdiki hayatımızın olmazsa olmazı haline gelmiş şeyler, birkaç on yıl öncesinde hayatımızda hiç yoktu. Alışkanlık olarak da yoktu, kültür olarak da, hissiyat olarak da, davranış olarak da yoktu. Şimdi biz artık eskiden yaşadığımız gibi yaşamıyoruz. Daha sert bir başka deyişle söylersek; şimdi biz eskiden yaşamadığımız gibi yaşıyoruz! Pek de umurumuzda değil üstelik bu gidişat!
Hepimiz bir parça 'kendini özel hissetme' histerisine ve hemen sonrasında da illüzyonuna kapılmış durumdayız. Kendimize bizi özel kılanın ne olduğunu hiç sormayarak bu yalanı sürdürmeye çalışıyoruz. Oysa, yine her birimizin gerçekten özel olma imkânı var. Çünkü yaratılışımızla zaten özeliz biz, biriciğiz. Duygularımızla, düşüncelerimizle, heyecanlarımızla, hassas olduğumuz şeylerle, sözlerimizle ve başka birçok şeyle bizim gibi bir tane daha insan yok yeryüzünde, aynısından yok! Ama buradan, yani kendi öz zenginliğimizden bir insan inşa etmek yerine, kopya hayatların peşinde koşarak kendi özgünlüğümüzden kopuyor, kalabalığın içinde kaybolmayı tercih ediyoruz.

5