Tarımda biyogübre alternatif olabilir mi

Prof.Dr. İbrahim Aydın Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi iaydinbalikesir.edu.tr SPOT1 Türkiye, kimyasal gübreyi de, kendi ürettiği kimyasal gübrenin ham maddesini de ithal eden bir ülkedir. Tükettiği gübrenin 50'sini, ürettiği gübrenin ham maddesinin de 90'ını ithal etmektedir. Son yıllarda kimyasal gübre fiyatlarındaki artış, tarımsal üretimde gübre maliyetini katlamıştır. SPOT2 Ukrayna'da depolarda kalan buğdayın tahliyesi, problemin çözümü anlamına gelmiyor! Avrupa'nın tahıl deposu olan Ukrayna topraklarının savaş sebebiyle boş kalması, gelecek yıl krizi daha büyük boyutlara taşıyacaktır. Avrupa'nın büyük bir göç dalgası ile yüz yüze gelmesi ihtimalini kuvvetlenmektedir. SPOT3 Tarımda sürdürülebilirlik için biyogübre bir seçenek olabilir. İnsanlığın hızlı nüfus artışına rağmen, tarımdaki yeşil devrim sayesinde açık ara uzakta olduğu düşünülen gıda sıkıntısı, son iki yılda yaşanan COVID-19 salgını ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile aniden kapımıza kadar dayandı. Katma değerinin düşük olması, gelişmişlik ile tarıma bağımlılık arasındaki ters ilgi algısı sebebiyle, iktisadi sektörler arasında geri planlara atılmakta olan tarım, günümüzde gelişmiş ülkeler dâhil, bir anda bütün dünya ülkelerinin gündemlerinde üst sıralarda yer almaya başladı. Ulaşımın gelişmesi, ülkelerin gıda ürünlerini başka ülkelerden kısa sürede ve ucuza tedarik etme imkânı sağlamaktaydı. Ülkeler, artık tarımda "kendi kendine yetme" gibi bir endişe taşımıyordu. Ancak bu son iki gelişme (COVID-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı) tedarik zinciri ağını koparttı. Kısa sürede marketlerin raflarının boşaldığı, gıda ürünleri fiyatlarının aniden 3-5 kat arttığı görüldü. Panik hâlinde marketlere hücum eden insanlar, gıda mamullerini stoklamaya başladı. Vatandaşların artan gıda fiyatları karşısında alım güçlerinin düşmesi, şikâyetçi duruma gelmeleri, ülkelerin yönetimlerini de endişelendirmeye başladı. Bu yaşananlar; demokrasi, insan hakları, medeniyet, eşitlik, serbest piyasa vb. gibi birçok kavramın, kriz anlarında pek de işe yaramadığını ortaya çıkardı. Bu kavramlarla özdeşleşen Batılı ülkelerin de gerçek yüzleri ortaya çıktı. Zengin ve "medeni" denilen ülkelerin yaptıkları uygulamalar, yıllardır savundukları, görünmeye çalıştıkları demokrat tutumlara uymayan davranışlardı. Denizlerde âdeta korsanlar gibi, başka ülkelere giden temizlik ve gıda ürünlerine el koyma uygulamaları yaşandı. Geçmişte petrol özelinde enerji ve yeraltı kaynakları için kan akıtan, savaşlar çıkaran, ülkeler işgal eden sözde medeni ülkelerin, aynı davranışları tarım ve gıda ürünleri için de yapabilecekleri görüldü. BUĞDAY İÇİN SAVAŞ GEMİLERİ İngiltere, Ukrayna'dan alacağı buğdayın nakliye gemisine refakat etmesi için savaş gemilerini Karadeniz'e göndermişti bile. Yine Ukrayna'da savaştan dolayı depolarda kalan 19-20 milyon ton buğdayın tahliyesi için, iki tarafın da en güvendiği ülke Türkiye'nin ara buluculuğunda, "güvenli tahliye koridoru" oluşturma çabaları netice verdi. Çin gibi asıl tüketici ülkeler, buğday stoklarını arttırmaya, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin de, ihracat kısıtlamasına gitmesi, "gıda tedarik krizini" daha da derinleştirmeye başladı. EN BÜYÜK İNSANİ KRİZ Davos'ta, bu yılki Dünya Ekonomik Forumu'nda, yaşanan bu gıda krizi, "İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en kötü insani kriz" olarak nitelendirildi. Fakat savaştan dolayı Ukrayna'da depolarda kalan buğdayın tahliyesi, problemin çözümü anlamına gelmiyor! Avrupa'nın tahıl deposu olan Ukrayna topraklarının savaş nedeniyle boş kalması, gelecek yıl krizi daha büyük boyutlara taşıyacaktır. Dünyadaki açlığın artması, Avrupa'nın büyük bir göç dalgası ile yüz yüze gelmesi ihtimalini kuvvetlendirmektedir. TÜRKİYE GIDA KRİZİNİ DERİNDEN HİSSEDİYOR Nüfusu 84 milyona dayanan, yaklaşık 7-8 milyon mülteciyi besleyen, her yıl 30-40 milyon turisti ağırlayan ve gerek kendi ürettiği, gerekse ithal ettiği tarım ürünlerini işleyerek son yıllarda tarıma dayalı endüstriyel ürün ihracatında rekorlar kıran Türkiye ise, geçmişte, "Tüm dünyada, tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri" olması ile övünürdü. Tarım, mesai kavramı olmayan, iklim şartlarının ve muhtemel tabii afetlerin etkilerine de açık bir sektör olmasından dolayı, harcanan emeğin ve sarf edilen paranın karşılığı çoğu zaman alınamayan zor bir ekonomik faaliyettir. Günümüzde "çiftçilik", maalesef, "okunarak, beyaz yakalı olunarak kurtulunması gereken" bir meslek hâline gelmiştir. Şehirlerde daha az gelirle, kıt kanaat yaşamak çiftçiliğe tercih edilir olmuştur. Hâlbuki tarih boyunca hangi dönemde yaşanırsa yaşansın, tüm canlıların ellerine baktığı kişiler, çiftçilerdir. Bu nedenle, ne yapıp edip, toplumu "Benim çocuğum büyüyünce çiftçi olacak" motivasyonuna getirmemiz gerekiyor... TARIMDA BAĞIMSIZ OLMANIN YOLLARI Tarımın gıda, yem ve sanayiye ham madde temin etme, istihdam, döviz girdisi sağlama dışında, dışa bağımlılığı azaltma gibi, çok önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Çağımızda dünyadan kopuk olma, yaşananlardan etkilenmeme gibi bir lüksümüz olmasa da, dışa bağımlılığı tarımda da olabildiğince azaltmamız gerekiyor. Tarımsal anlamda bağımsız olma veya bağımlılığı asgari seviyede tutmanın yegâne yolu ise, tarımsal üretimi arttırmaktır. Bunu da iki şekilde gerçekleştirebiliriz. Birincisi, ziraat alanlarını genişletmek, ikincisi de mevcut alanlarını koruyarak, "birim alandan alınan verimi arttırmak"tır. İlk seçenek mümkün olmayacağına göre, mevcut tarım alanlarından elde etmekte olduğumuz ürünleri arttırmamız, tek seçenek olarak karşımızda durmaktadır. Birim alandan alınan verimi arttırmak; kaliteli ve verimi yüksek tohum kullanmak, zirai ilaç, sulama ve gübreleme ile gerçekleşebilir. Sulama ve gübreleme, geleneksel tarım yöntemlerindeki nadas olayını ortadan kaldırmış, aksine aynı tarım alanından yılda iki, üç, hatta dört defa ürün alma imkânı sağlamıştır. Tarıma ihanet edercesine, hâlâ ısrarla devam eden birinci sınıf tarım alanlarını ve birinci derece deprem alanlarının "imara açma" uygulamasından acilen vazgeçilmelidir. TARIMDA YÜKSEK VERİM İÇİN GÜBRE ŞART Tarım topraklarındaki besleyici maddeler, kültür bitkileri tarafından tüketilmesi sonucu azalmaktadır. Tarımı yapılan bitkilerin ihtiyacı olan mineraller toprakta yoksa veya yeterli değilse verimlilik düşer. İşte bu sebeple, toprakların verimini arttırmak, tarımsal ürünlerin nitelik ve niceliklerini yükseltmek amacıyla toprağa gübre verilmektedir. Doğal (yani, hayvansal) ve kimyasal olmak üzere, başlıca iki çeşit gübre bulunmaktadır. Tarımsal faaliyetlerde, sadece hayvan gübrelerinin kullanılması hem zordur hem de yetersizdir. Hayvan gübresi sıcak ve taze iken asitli olduğu için direk tarım alanlarına verilmesi mümkün değildir. Sönmesi için doğal ortamda depolanması hem mekân hem de çevre problemlerine sebep olmaktadır. Modern ziraat yöntemlerinde işlenen geniş araziler için de hayvan gübreleri yeterli gelmemektedir. Kimyasal gübrelerin geçmişi 1840'lı yıllara kadar inmekte olup, tarımda üretim maliyetinin 10-15'ni oluştursa da, verimliliği 50'ye kadar arttırmaktadır. Azotlu, fosfatlı ve potaslı kimyasal gübre üretimi ve tarımda kullanımı, artan nüfusu besleme ve tarımsal üretimi arttırma amaçlı olarak, II. Dünya Savaşı'ndan sonra daha da yaygınlaştı. Türkiye, kimyasal gübreyi de, kendi ürettiği kimyasal gübrenin ham maddesini de ithal eden bir ülkedir. Tükettiği gübrenin 50'sini, ürettiği gübrenin ham maddesinin de 90'ını