Sosyal medyadayaş sınırlaması nasıl olmalı

Prof. Dr. Burak Gönültaş

Sosyal medyadaki yaş sınırlamasında devlet kontrol edici bir rol üstlenmeden aileleri güçlendirecek imkânları oluşturmalıdır. Ancak devlet, RTÜK benzeri bir üst kuruluş meydana getirilebilir ve 18 yaşından küçükler için bir dijital kimlik uygulaması ihdas edebilir.

Günümüzde çocukların negatif durumlarla karşı karşıya kalabilecekleri sanal ya da gerçek birçok ortam mevcuttur. Bu durum, çocuklarımızı takip etmemizi, korumamızı, gözetmemizi ve esirgememizi mecburi hâle getiriyor.

Korunan ve gözetilen bir çocuğun mağdur olması engellenebilir.

Sosyal medya mecralarının çocuklar için yeni bir "paralel toplum" hâline gelmesi, sıklıkla vurguladığımız problemlerden biri. Paralel toplum, içinde yaşadığımız toplum fonksiyonunu kaybettiğinde başta çocuklar ve gençler olmak üzere fertlerin, popülaritenin de etkisiyle sürüklendiği alternatif sosyalleşme alanlarıdır. Ancak bu sahalar antisosyal bir zeminde kendine yer bulur. Ferdin beşerî karakterini şekillendiren kural, değer ve normlar bu sahada işlemedikleri için antisosyal olmanın kuralları, değerleri ve normları öne çıkar ve bunlar kişiyi sosyalleştirme yerine tam tersine asosyalleştirir.

Toplumun fonksiyonunu kaybetmesi, ferdin ihtiyaçlarına cevap verememesidir. Demek ki çocukların gençlerin sosyal medya ile antisosyal zemine sürüklenmesinde temel faktörlerden biribir ihtiyacın karşılanması motivasyonudur. Bu ihtiyaçların en başında ise merakını giderme, eğlenme, alaka ve mobilizasyon arayışı gelmektedir. Çocuk ve genç, eğer bunları aile, okul, arkadaş, akraba, komşu gibi sosyal çevresinde bulamazsa en büyük, basit ve kolay alternatif yol, sosyal medya ile bilgisayar tabanlı iletişim platformları olmaktadır. Bu zeminin bir diğer ve önemli eksiği ise sosyal kontrolü sağlayan unsurların kifayetsizliğidir. Bu sebeple antisosyal davranışın fark edilmesi ve pekiştirilmeden önlenmesi sağlanamaz.

Bakın, insanlar olarak beşerî varlığımızı koruyan ve geliştiren temel faktör, kural ve değerlerin uygulanmasını sağlayacak mekanizmaların varlığı, dengeliliği ve etkililiğidir.Bir çift gözün her zaman çevremizde olduğunu bilmek kendimizi derlememizi ve toparlamamızı sağlar.Bunu atalarımız "kuldan utanmak" olarak vecizeleştirmiştir. Diğer yandan ise zarar verecek unsurların, ferdin etrafında birilerinin olduğunu bilmesi onları engeller. Bu kontrolü sağlayan en etkili unsurlar ise aileler ve okullardır. Ancak sosyal alandan, antisosyal alana kayan bir kişinin, bu unsurlarca kontrol edilmesi artık kolay olmamaktadır.

SOSYAL MEDYA İLE "KURAL KIRMAK" ALIŞKANLIĞI

Bu girişten sonra, sosyal medyada yaş sınırlaması mevzuuna gelebiliriz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yaptığı açıklamada, dijital dünyanın çocuklar için birtakım fırsatlar sağlamasının yanı sıra pek çok tehlikeyi de barındırdığı vurgulandı. Bu sebeple 16 yaş altı çocuklara sosyal medya yasağı getirilmesi üzerine bir çalışmanın başladığı bildirildi. Benzer uygulamaların Avustralya'da da olduğu, Fransa ve İspanya'nın ise benzer bir kısıtlamayı tartıştığı belirtildi. Açıkçası bu kısıtlama konusunu ben de desteklemekteyim. Ancak çocuklara yapılacak bu kısıtlamalar, onların kaçak yollardan bu platformlara girmelerine de sebebiyet verebilir ki hem amaçlanan durum akamete uğrar hem de çocuklardakural kırmakalışkanlığını tetikleyebilir.

DESTEKLEYEN VE KARŞI ÇIKAN ARGÜMANLAR

Kısıtlama haberiyle birlikte bu kısıtlamayı destekleyen ve karşı çıkan argümanlar da üretilmiştir. Destek verenlerin genel olarak birleştiği husus, çocukların siber dünyanın olumsuzluklarından korunması gerekliliğidir. Diğer yandan çocukların gelişimsel, duygusal ve psikolojik sağlıklarını korumak, mahremiyetlerinin zarar görmesini engellemek, ebeveyn kontrolünü daha da arttırmak kısıtlamanın desteklenmesinde öne çıkan motivasyonlar. Tam tersine de çocukların kaçak yollardan bu platformlara girmeye devam edebileceği, kendilerini ifade etme özgürlüğünün azalacağı, sosyal manada izole olabilecekleri gibi argümanlarla kısıtlamaya karşı çıkılırken, çocukların dijital platformların zararlarına karşı güçlendirilmesi, bilgi farkındalıklarının artırılması, içerik filtreleme özelliklerinin artması gerektiği tavsiye edilmektedir. Çocuk hakları savunucuları ise anne babaların bilinçli olması gerektiğine ve asıl yetişkinlere yönelik tedbir alınmasının daha iyi olacağını belirtmişlerdir.

ASIL ODAKTAN ŞAŞMAMAK LAZIM

Tabii ki hem savunanlar hem de karşı olanlar kendilerince ve savundukları çerçevesinde haklı görünebilirler. Ancak bu ya da bunun gibi çocukla alakalı uygulamalarda aslî odaktan şaşmamak gerekiyor.Odağımız, çocuklarımızın hiç zarar görmeyeceği ortamlar ve şartlar oluşturma hassasiyetidir. Çocuk ve genç için faydasına zararına olan durumlar iyi tetkik edilmeli ya en faydalısını ya da en az zararlısını seçip uygulamalıdır. Pragmatik bir şekilde yani çocuğun faydasına olacak bir bakış açısı ile mevzuya yaklaşılması lazımdır. Burada çocuğun özgürlükleri -ki en başta kendi ile ilgili kararları alabilme özerkliği- elbette sağlanmalı ama çocukların ihtiyaç duyduğu koruma ve gözetimden de taviz verilmemelidir. Çocuk haklarının ve özgürlüklerinin tartışıldığı 20. asrın ortalarında çocukların ebeveynlerinden uzakta kaldığı ve zarar görebileceği ortamlar bu kadar çeşitli değildi. Bu sebeple çocukları korumak adına, çocukların bulundukları platformlardaki yetişkinleri eğitmek onları kontrol etmek tabii ki önemli. Ancak günümüzde çocukların negatif durumlarla karşı karşıya kalabilecekleri sanal ya da gerçek birçok ortamın mevcut olduğu da unutulmamalıdır. Bu durum,çocuklarımızı takip etmemizi, korumamızı, gözetmemizi ve esirgememizi mecburi hâle getiriyor. Onlara nerede nasıl davranacağını öğretmeyi gerekli kılıyor. Çocuğun en temel haklarından biri içinde bulunduğu topluma uyumlu sosyal ve beşerî yönleri gelişmiş şekilde yetiştirilmesi, yani sosyalleştirilmesi ve imkânların tanınmasıdır. Bu amaçla da korunması ve esirgenmesidir.Korunan ve gözetilen bir çocuğun mağdur olması engellenebilir, kendini güvende hissetmesi sağlanabilir. Böyle bir zeminde çocuğun kendini geliştirmesi, duygusal anlamda güçlü olması, zanaat-sanat vs. öğrenmesi sağlanabilir.

ESİRGEME VE KORUMA AYNI MI

Bu arada değinmeden geçemeyeceğim bir konu daha var: Esirgeme kavramı Yıllarca çocukların korunması için kullanılan "esirgeme" kavramı terk edilerek, yerine "koruma" konuldu. Yani çocukların korunması. Bu kavram zannediyorum İngilizce "protection" kelimesinin doğrudan dilimize tercüme edilmesiyle literatüre girdi. Ancak bu kelime daha çok güvenlikçi bir bakış açısını yansıtıyor. Tabii ki güvenlikçi bir bakış da olacak ancak esirgeme kavramı içerisinde koruma, ilgi, alaka, sevgi gösterme, ihtiyaçlarını karşılama ve gözetme gibi birçok önemli mefhumu da barındırıyordu. Yani korumanın psikososyal tarafını da içeriyordu. Bunun terk edilmesi aslında çerçevesini daralttı. Çocuğun esirgenmesi üzerine çalışan bir kişi, çocuğun korunmasını çalışırken az önceki kavramların hepsini de birlikte düşünebilir ve bunları kapsayan uygulamalar yapabilecek bir bakış açısına sahip olabilirdi.