Soru ve cevaplarlaİmamoğlu soruşturması

Avukat Cengiz Gülaç

Bu yazıda Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte çok sayıda kişi hakkında yürütülen soruşturmada muhalif isimlerin çarpıttığı hukuki kavramları ve meseleleri ele alacağım. Maksadım yargı dağıtmak değil, yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelmiş evrensel yargı ilkelerine vurgu yapmak

İmamoğlu'na sorulan somut sorularla yeni çıkan itirafçı beyanlarına baktığımızda, soruşturmanın sadece gizli tanık beyanlarıyla yürütüldüğü iddiasının, bir kara propaganda olduğu gerçeğine ulaşıyoruz.

"Mağdur ve makbul" olanlar bugün tek tek konuşmaya başladı.

"Ekrem İmamoğlu gerçekten suçlu olsa, ortaya deliller çıksa, kamera görüntüleri bile çıksa artık hiç kimse İmamoğlu'nun suçlu olduğuna inanmaz!.."

Makaleyi yazmaya karar verdiğimde beynimin içinde çınlayan bu sözleri düşünüyordum.Zaten ikna edilmiş kişilere hukuktan bahsedilebilir miYukarıdaki sözün zihniyetine izah yapılamaz ama hukukun aynı kişilerce sonsuz bir öfkeyle çarpıtılmasına elbette bir cevap verilmelidir.

İki arkadaş balonla seyahat ederken şiddetli bir rüzgâr çıkmış ve balon gökyüzünde savrulmaya başlamış. Bir müddet sonra hava sakinleşmiş ama balondakiler de yollarını kaybetmişler. Balondakilerden biri aşağıda gördüğü adama seslenerek nerede olduklarını sormuş. Adam"Yerin 100 metre yukarısındasınız"deyince soruyu soran adam arkadaşına dönmüş ve şöyle demiş:"Aşağıdaki kişi kesinlikle bir avukat!"

Arkadaşı, "Nereden anladın" diye sorunca da cevap vermiş:"Verdiği bilgi yüzde yüz doğru bir bilgi ancak hiçbir işimize yaramıyor!"

Meslektaşlarımın hoşgörüsüne sığınarak söylemeliyim ki, bizim meslekte herkesin kabul ettiği, yüzde yüz doğru olan fakat kimsenin de riayet etmediği için işine yaramayan ve maalesef bundan dolayı da kimsenin ciddiye almadığı kesin doğrular vardır. "Soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "masumiyet karinesi" gibi

Bu yazıda Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte çok sayıda kişi hakkında yürütülen soruşturmada muhalif isimlerin çarpıttığı hukuki kavramları ve meseleleri ele alacağım. Amacım yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelmiş evrensel yargı ilkelerine vurgu yapmak."Sinan Ateş Soruşturması"nın gizliliğini ihlal edip masumiyet karinesini hiçe sayanlar gibi yargı dağıtmak değil!

Şunu hemen belirtmeliyim ki yazacağım bütün konu ve mefhumlara açık kaynaklardan ulaşabilirsiniz.

GİZLİ TANIK BEYANI

Soru-1: "Dosyada gizli tanık beyanlarından başka delil yok. Gizli tanık beyanıyla hüküm kurulamaz. Bu önerme doğru değil mi"

Cevap-1:Açık kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre Ekrem İmamoğlu 121 sayfa ifade vermiş. Bu ifadenin, İmamoğlu'nun"cevaplamayı zül addettiği"ve çoğunlukla cevap vermekten imtina ettiği kısmı yaklaşık olarak 115 sayfa. Yani gizli tanıkların ifadeleriyle ilgili kısım sadece ve sadece 6 sayfa.

Dosyadaki başkaca delil ve yeni ortaya çıkan gerçek isimli tanık veveya itirafçı beyanlarını saymasak bile aslında dosyada gizli tanıkların beyanları savcılık açısından çok fazla öneme sahip değil. Ki, an itibarıyla ifade verenlerin sayısının yüze yaklaştığı konuşulmakta.

Peki, hukukumuzda gizli tanık nasıl ele alınmış

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 58. maddesi gizli tanık müessesesini düzenliyor. Kanunun içeriğinden daha önemli olanı, içtihatlarda gizli tanık için ne gibi kararlar verilmiş, sorusunun cevabı. Anayasa gereği taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle tanıdığımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yerleşik içtihatlarında özetle gizli tanık beyanının delil olabilmesi hakkında şöyle diyor:

"Yalnızca kimliği gizlenen tanıkların beyanlarından hareketle mahkûmiyet kararı verilmesi kabul edilemez. Bu nedenle iddianın, gizli tanık beyanlarının yanında başka inandırıcı, somut ve pekiştirici delillerle desteklenip kanıtlanması gerekir."

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının AİHM kararına uygun hareket ettiğini nereden anlıyoruz Ekrem İmamoğlu'na sorulan soruların 95'inden fazlası (bugün için) gizli tanık beyanına dayanmıyor.

Özetle, dosyada gizli tanık beyanından başka delil yok, önermesi doğru değil. Soruşturmanın sadece ama sadece gizli tanık beyanlarıyla yürütüldüğü ise hiç doğru değil. Zira AİHM ve yerleşik içtihatlarımız gereği sadece gizli tanık beyanıyla hüküm kurulamaz.

İmamoğlu'na sorulan somut sorularla yeni çıkan itirafçı beyanlarına baktığımızda soruşturmanın sadece gizli tanık beyanlarıyla yürütüldüğü iddiasının, konuyu sulandırmak amacıyla söylenen bir kara propaganda olduğu gerçeğine ulaşıyoruz.

Soru-2:"İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sayıştay ve mülkiye müfettişleri tarafından yüzlerce defa denetlenmiş. Bir suç olsaydı o zaman çıkardı. Bu bile soruşturmanın hukuki değil de siyasi olduğunu göstermez mi"

Cevap-2:Göstermez. Arz edeyim: Sayıştay Kanunu'nun birinci maddesi Sayıştay'ın amaç ve kapsamını düzenlemektedir. Altıncı maddesi ise Sayıştay'ın yetkilerini düzenlemektedir. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 6. maddesi Kurul'un görevlerini belirtmektedir.

Yazıyı mevzuata boğmadan kısaca soruya cevap verelim: Sayıştay veya mülkiye teftiş kurulu ceza hukukunun klasik anlamında bir soruşturma yapmaz. Konunun özelinden hareketle, belediyelerde yapılan ihale ve işlemleri denetler. Ayrıca bir şikâyet veya ihbar yoksa evrak üzerinden uygunluk denetimi yapar.

Ne Sayıştay ne de teftiş kurulu rutin denetlemelerde teknik takip talebinde bulunup kişilerin iletişiminin tespitini talep eder! Bu yargı organı ve kurul, fiziki takip talebinde bulunmaz, ihale dışı rüşvet, ihaleye fesat karıştırma iradesinin olup olmadığı, irtikâp, suç örgütü kurma vs. gibi suçlara ilişkin soruşturma yapmaz. Klasik ceza soruşturmasıyla genel idari denetimin karşılaştırılmaması gerekmektedir.

Demek ki İmamoğlu dosyasında Sayıştay denetiminin veya teftiş kurulu denetiminin bir suçun soruşturmasında kesin hüküm teşkil etmesi mümkün değil.

Soru-3:"Bir rüşvete ilişkin ses kaydı olduğu iddia ediliyor. İzinsiz, yasa dışı şekilde elde edilen ses kaydı delil olamaz. Doğru değil mi"

Cevap-3:Hem doğru hem de değil. Çelişkili gibi görünen cevabımızı izah edelim:

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesi iletişimin tespitinin, dinlenmesinin ve kayda alınmasının nasıl olacağını açık bir şekilde düzenlemiş. Yasaya uygun bir şekilde elde edilmeyen ses kayıtları kanunen delil sayılmaz. Ancak bu durumun istisnaları mevcuttur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.6.2011 tarih ve 20105-187 E., 2011131 K. sayılı kararında"Rüşvete"ilişkin alınan ses kaydına özetle şöyle diyor:

"Katılanın sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların, 5271 sayılı CYY'nın 135. maddesi kapsamında değerlendirmesi, bu bağlamda hâkim kararı olmadığından bahisle hukuka aykırı kabul edilmesi kabil olmayıp, rüşvet istenmek suretiyle sanıklar tarafından kendisine karşı işlendiğini iddia ettiği suçla ilgili olarak, bir daha elde edilme olanağı bulanmayan kanıtların yetkili makamlara sunulmak amacıyla toplandığının, dolayısıyla hukuka uygun olduğunun kabulü gerekmektedir."

İmamoğlu soruşturmasından hareketle, bir AVM ile ilgili olduğu iddia edilen ses kaydı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre geçerli. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun aldığı kararın üzerinde ise bir içtihat makamı yoktur.

Soru-4:"MASAK raporu nedir MASAK raporuyla oynanarak rapor kişilerin aleyhine düzenlenebilir mi"

Cevap-4:Maliye Bakanlığı'na bağlı olarak görev yapan Mali Suçları Araştırma Kuruluna kısaca MASAK denir. Uzun uzun MASAK ne yapar, anlatmaya gerek yok. Konuyla ilgili kısma gelebiliriz.

İmamoğlu soruşturmasında sadece gizli tanık beyanı olduğunu iddia edip"Duymuştum, böyle düşünüyorum"gibi yorumlarla MASAK raporuna cevap vermek mümkün değil! MASAK, duyum ve düşünceler hakkında rapor tanzim etmez! MASAK öznel yoruma kapalı, kişisel inanç ve kanaatlerden uzak, sadece ve sadece teknik verilere dayanarak rapor düzenler. Bu rapora sadece somut delillerle itiraz edilebilir.

Mesela MASAK raporunda 117 dairenin devrine ilişkin para hareketi bulunmamaktadır, filan hesaba şu miktarda para aktarılmıştır vs. suçlamalarını