PROF. DR. OSMAN KEMAL KAYRA
Toplumlar da yıllarca yapılanmış bünyelerini kolay kolay değiştirmezler. Dıştan bir müdahaleye karşı iki savunma silâhı hemen devreye girer: Kültür ve din. Bunlar tahrip edilmedikçe o millet kolay kolay bozulmaz. Tabii bunların bozulması o kadar kolay değildir; yıllarca uğraşmak gerekir.Fir'avunların piramitleri yaptırırken insan emeğini insanın varlığından nasıl üstün tuttuysa, Batı da aynı sistem üzerinden gitmektedir.Bir milletin münevver taifesi millî değilse felaketler hazır demektir.Hiçbir toplum kendi kendine değişmez. Hiçbir canlı organizma hayâtiyetini durup dururken kaybetmez; bunun için mikrobik veyâ bakteriyel yığılmalar ve bölgeyi zararlı unsurların istilâsı gibi etkenlerin olması gerekir. Bünye sağlamken, yâni bağışıklığı dış etkenlere dayanıklı iken, aşıya bile lüzum olmadan kendisini koruyabilir.Toplumlar da yıllarca yapılanmış bünyelerini kolay kolay değiştirmezler. Dıştan bir müdâhaleye karşı iki savunma silâhı hemen devreye girer: Kültür ve din. Bunlar tahrip edilmedikçe o millet kolay kolay bozulmaz. Tabîî bunların bozulması o kadar kolay değildir; yıllarca uğraşmak gerekir.Toplumlar yönetime muhtaçtır. Bu yüzden liderler çok önemlidir. Millî rûhu taşıyan liderler toplumla hep barışıktır. Bağımlı ve dış güdümlü liderler bâzen başarılı olup halkını ifsât etseler bile, yıllar sonra millet vicdânında mutlakâ yargılanıp aslî yerlerine indirilirler. Tabîî ki tahrîbâtı düzeltmek o kadar kolay değildir. Bu liderler kendilerini destekleyecek militanlardan ziyâde fikrî fesâd ile yardımcı olacak seçkin bir tâifeye muhtaçtırlar.Bir milletin münevver tâifesi millî değilse felâketler hazır demektir: "1851'de Türkler arasında gelişen gazetecilik, problemleri efkâr-ı umûmiyeye (kamuoyuna) kolayca mâl eder, memlekette hiçbir devirde görülmemiş bir fikir gerginliği başlar. Zâten1858'deReşid Paşa,1861'deAbdülmecîd'in ölümleri ile Tanzîmât'ın ilk devri kendiliğinden kapanmış bulunuyordu. Reşid Paşa ile bir zihniyet son mümessilini kaybetmiş oluyordu.1856'dan sonra hayâta istikâmet verenler ise Reşid Paşa devrinde yetişenler, siyâsî terbiyelerini o zaman yapanlardı. Reşid Paşa ileÂlî, Fuad, veMidhat Paşalar arsındaki fark, evvelâ bir nesil farkıdır. Bunlar gerek siyâsette, gerek yaşayışta, bâzı çizgi ayrılmalarına rağmen daha fazla Garplı ve Garpçı olacaklardır. Âlî ve Fuad Paşaların Avrupacılığı, Fuad Paşa'nın oldukça gizli kalan meşrûtiyetçiliği,aradaki görüş ve mizaç ayrılıklarının üstünden bir noktada birleşirler: Eskiye karşı daha geniş bir tepki"(Prof. Ahmet Hamdi Tanpınar,19, Asır Türk Edebiyâtı Târihi, Çağlayan Kitabevi,3. Baskı 1967, İstanbul s.124)İşte size her şeyi açıklayan hikâyenin özeti ve son cümle: "Eskiye karşı daha geniş bir tepki."Aslında söylenmek istenen tepki, düşmanlık ve nefrettir. Zımnen (dolaylı olarak) Osmanlıya, topluma veİslâm'a olan tepkidir bu. Hiç mübâlağa yoktur bu sözlerde; bunlar bayrağa "haç" koydurmak bile istediler. (Midhat Paşa)Tabîî ki bu plânlamalar çok geçmeden acı meyvelerini vermeye başladı.Edebiyât-ı cedîde, bütün hızını -özellikle şiirdeAbdülhamîddüşmanlığından alıyordu- yeni bir ufukla milletin huzûruna çıkıyordu. Bu huzûra çıkış milletin huzûrunu da kaçırıyordu tabîî ki. Onlara göre tek çâre bu pörsümüş, kaderci ve miskin ruhtan(hâşâ İslâmiyet'ten!)kurtulup Avrupa'nın atılımcı, hürriyetçi pragmatist ve demokrasi rejimine geçmekti.Amaçları Avrupa'nın sahteFeministrûhunu bize taşıyıp kadınları, hürriyet adı altında sokaktan eve girmeyen bir kitle meydana getirmekti. Nitekim bunlar 40 sene sonra acı meyvesini vermiş, saçının telini göstermekten sakınanNene Hatun'un torunları, balolarda danslarda boy gösteren ve hattâ güzellik yarışmalarında birinci olan kızlarımız yetişti.Kerîman HâlisevvelâCumhûriyet gazetesinin1929'da Türkiye'de düzenlediği bir yarışmadaTürkiye güzeli, sonra da1932'deBelçika'da yapılan 'Dünyâ Güzellik Yarışması'ndadünyâ güzeliseçilmiştir. Soyadı kânunu çıkınca Atatürk bu hanıma "Ece" soyadını vermiştir. Sonra Jürinin, dedesi şeyhülislâm olan bu hanımın dünyâ güzeli seçilmesiyle "Bu hanımın kendisini beğendirmek üzere mayo ile önlerinde olmasının Hristiyanlığın bir zaferi olarak nitelendirildiği ve Osmanlıyı düşürdüğü bu durum ile zafer kazandıkları ve danışıklı dövüş olduğu emekliDarüşşafaka Muallimi Hâlid Turhan'ın anılarına dayanmaktadır. Hattâ "Hatıralar"da bundan fazlası da vardır. Jüri üyelerine şöyle hitâp edilir: "Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa'nın, Hristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünyâ üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslâmiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Bu kızı zaferimizin bir tâcı olarak kabul edeceğiz ve onu birinci olarak seçeceğiz. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene İslâm'ı yenmenin zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa'da oynanan dansa müdâhalede bulunanKânûnî Sultan Süleymân'ın torunu işte mayo ve sutyen ile önümüzdedir. Kendini bize beğendirmek istemektedir. Biz de, bize uyan kızı beğendik. Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünyâ güzeli olarak seçiyoruz."Bunlara bilmem ki ne demeliyiz Hicran yarası mı yoksa Feminizmin zaferi mi Tarlaya tohum at ve bekle. Oradan nimet de çıkar zehir de. 1851'e tarlayı ektiler, sabırla beklediler.Ekenler Tanzîmatçılar,sulayan ve gübreleyenler Abdülhamîd Han'ı deviren Sandanski artıkları ve İTC, ekini biçenler güzellik kraliçeler seçerekBatılı olduğumuzu sanan grup. Hâlbuki batılı olmak bu mu Onlara göre buydu.OXFORD VARDI DA BİZ Mİ GİTMEDİKOsmanlıyı hep tenkit ettikleri nokta, neden sanâyileşmedi Neden teknolojiyi yakalayamadı "Urfa'da Oxford Üniversitesi vardı da mı okumadık" sözünün tam da aynısı. Dünyâda teknoloji hangi safhadaydı da Osmanlı onu hemen almadı
Târihî sürece bir bakalım: Avrupa teknolojiyi hangi târihlerde yakaladı Rönesansla mı, Reformla mı yoksa Fransız ihtilâli ile mi İlk teknolojik yaygın ev âletleri ve diğerlerinin yapımını ve kullanılmasını bir gözden geçirelim: Dünyâda ilk traktör1889'da kullanıldı.1913yılında ticârî hüviyet kazandı.Otomobilseri üretimi1895'te, ilkbuzdolabı fabrikası 1914,çamaşır makinası 1908, elektrikli süpürge 1910, televizyon 1930. Peki biz ne zaman televizyon ile tanıştık. Tam 38 yıl sonra1968senesinde haftada 3 gün yayınla. Dünyânın ilkdenizaltısı 1719yılında, dünyânınilk arabalı vapuru olan Sühûlet 1871'de Osmanlı'da yapıldı.ALKOLLE BATILI OLMA SÜRECİ HIZLI BAŞLADITürkiye'de ilkşarap fabrikasıda1925yılında kurulmuştur. 1930yılındaGaziantep rakı fabrikasıişletmeye açılmıştır. Buna mukâbilPaşabahçe Tekel Fabrikası(bilinen adıyla rakı fabrikası)1 Ekim 1933'te; Başkent Ankara'daAnkara Tekel Bira Fabrikası1935yılında açılmıştır. Bugün Türkiye'de140kayıtlı şarap üreticisi vardır. Bunlar altı ilâ sekiz milyon litre şarap üretmektedir. 5 Mayıs 2022'de Türkiye'deyılda toplam alkollü içki tüketimi 11 artışla 1 milyar 122 milyon 148 litreye çıkmıştır.İşte olduk Batılı Bundan da22 milyar TL kâr yaptık. Daha ne olsun!
Alkol oranları: Birada 3-5,sert biralarda bu oran 12ye çıkar.Viski 43, votka 45, rakıda 45-50'dir.Şarapta alkol oranı 7 ile 12 oranında değişir.Birayı alkollü içki kabûl etmeyip su yerine içenler şunu bilmelidir ki,2 biraiçen normaldeçakırkeyifyâni yarı sarhoş olup bir şişe şarap içmiş gibi olur. Trafik kazalarının en az15'ialkolden kaynaklanmaktadır.Dünyâ Sağlık Örgütüverilerine görecinâyetlerin 85'i;kadına şiddet olaylarının 70'i; tecâvüzlerin 50 si; trafik kazalarının 60'ı alkol kaynaklıdır. Dînimizin haram kıldığı alkolün ne kadar zararlı olduğu çok açık değil mi AyrıcaKur'an-ı kerîmde "sâdece "hamr" yâni şarap haram kılınmıştır" sözü de yanlış bir yorumdur. Hamr, tahammür etmek yani fermantasyona uğramak olayıdır. Aslı da "humr" yâni örtü demektir. Aklı izâle edip örttüğü için de harâm olması son derce mâkul değil mi O hâlde glikoz, etil alkole dönüşünce fermente olur yâni tahammür eder, yani şaraplaşır. Yâni rakı da, bira da, viski de aynı haram grubundandır. İşin garip tarafı bütün kurumlar sigara ile müthiş bir şekilde mücâdele ederken, alkol mâsummuş gibi ona fazla müdâhale edilmez. Yalnız tekel bâyileri dışında satışları yasaktır, ama bu asla kâfi değildir. Gençlik artık su gibi bira içmektedir. Alkol, sigara ve zararlı madde alışkanlıklarının birinci sebebidir.
132