İmam-ı Rabbani'nin Mektubat'ını Dünyaya Tanıtan Büyük Âlim: Muhammed Murad-ı Kazani

Dr. Mehmet Can

Muhammed Murad-ı Kazani, hocasının emrine uyarak Mektûbât'ı Arapçaya çevirdi. "Dürer-ül-Meknûnât" adını verdiği bu tercümesi çok kimseler tarafından okundu. Ancak Kazani, 1915-1917 yılları arasında sivil esir olarak Rus hükûmeti tarafından mecburi ikamete zorlandı.

Büyük âlimMuhammed Murad-ı Kazani, 19. yüzyılda Türk dünyası içerisinde ortaya çıkan Ceditçilik yani yenilikçi akımına karşı koymuştur.

M. Kazani Rusya'da yeniden hatırlanmaktadır.

Bugün Rusya Federasyonu içerisinde özerk cumhuriyetler olanBaşkurdistanveTataristan,Türk-İslam tarihinde önemli gelişmelere sahne oldu. Bazı tarihçiler ilk Müslüman Türk devletiİdil Bulgar Hanlığı'nınburada, Bulgar şehrinde kurulduğunu ifade eder.

Bu coğrafya İdil ve Kama nehirlerinin kesiştiği yerde olup Rusya'nın Avrupa ve Asya'daki toprakları arasında bir köprü durumundadır. Moskova'nın yaklaşık 800 km doğusundadır. Yüzölçümü küçük olmasına rağmen Rus ekonomisine büyük katkı sağlar.

Bu topraklarda 8. asırdan 13. asra kadar, bilhassaTürkistan,Orta DoguveBaltık Denizikıyılarındaki yerleşim birimleriyle başta kürk ticareti olmak üzere büyük ticari münasebetlere sahip bir topluluk olan ve 21 Mayıs 922 tarihindeİslamiyeti kabul eden İdil Bulgarları yerleşti. 13. asrın başlarında Batu Han komutasındaki Mogol-Turk ordusu, bölgeyi ele geçirerekAltın Orda Devleti'ni kurdu ve 15. yüzyıla kadar hüküm sürdü.

KORKUNÇ İVAN BÜYÜK KATLİAMLAR YAPTI

Altın Orda Devleti'nin güç kaybetmesinin ardından ortaya çıkan Kazan Hanlığı, 1552 yılında Korkunç İvan idaresindeki Rus birlikleri tarafından büyük katliamlar sonucunda Rus Çarlığına dâhil edildi. 1918-1920 yılları arasında Rusya'daki karışıklık ve iç savaş sırasında bölgede I?dil-Ural Devleti adı altında bir bağımsız devlet ilan edilmişse de sonradan yönetimi ele geçiren Bolşevikler tarafından "Tatar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti" meydana getirildi. Böylece halk bu defa da Stalin diktasının pençesinde çilelere maruz kaldı.

Ufa'da inşası devam eden İmam-ı Rabbani Camii

HİCRET ETMEK ZORUNDA KALDILAR

Bu durum 1917'de Bolşevikler safına katılan Tatar-Başkurt aydınlarında ve hatta en ön saftaki komünist liderlerinde huzursuzluk meydana getirdi. Bunun üzerine Tatar-Başkurt komünistlerinin lideriMirsait Sultangaliev, kaybedilmiş hakları geri almak için teşebbüste bulundu. Bu faaliyetlerinden dolayı 1923'te Komünist Partisi'nden atıldı. O bunun üzerine Tatar, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tacik, Çuvaş ve Azeri gibi bütün Türk Müslümanlarını içine alan"Turan Sosyalist Cumhuriyeti"ni kurma faaliyetlerine girişti. Fakat kısa bir süre sonra ortadan kaldırıldı. 1930'larda Bolşeviklerle iş birliği yapmış olan hemen hemen bütün aydınlar, Stalin'in temizliklerinin kurbanı oldular, yerlerini yurtlarını terk ederek Türkiye başta olmak üzere Urallara ve ötesine göç ettiler.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte, 30 Ağustos 1990'da Başkurdistan ve Tataristan büyük bir umutla hürriyetini ilan etti. 1992'de yapılan Anayasa referandumunda halkın 62'si bağımsızlıktan yana oy kullandı. Ancak bu hürriyet ilanı Rusya'da ve milletlerarası toplumda kabul görmedi. 15 Şubat 1994 tarihinde Rusya ile Tataristan Cumhuriyeti arasındaki münasebetlerin çerçevesini oluşturan "Yetki Paylaşımı Anlaşması" imzalandı ve 24 Temmuz 2007 tarihinde bu anlaşma 10 yıl süreyle tadil edilerek yenilendi.

BU COĞRAFYADA BÜYÜK ÂLİMLER YETİŞTİ

Stalin'in baskısından kaçan, Türkiye'ye sığınan;Prof. Dr. Zeki Velidi Togan,Prof. Dr. Ahmet Temir veYusuf Akçurabu topraklarda yetişmiştir.Muhammed Murad-ı Kazanide aynı coğrafyada yetişen ilim adamlarından birkaçıdır.

19. yüzyılda Türk dünyası içerisinde Ceditçilik (Reformist) yani yenilikçi akımın ileri gelenlerinden Şahabettin Mercani, Musa Beykiyef gibi fikir adamları da İdil-Ural bölgesinde kalarak faaliyetlerini sürdürdü. Ancak 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl başlarında aydınlanma fikirlerinin yaygınlık kazanmasını sağlayacak sosyo-iktisadî ve kültürel-ideolojik şartlar gerekli derecede oluşmadığından, bu reformistlerin bozuk fikirleri halk arasında yayılmadı, geniş bir karşılık bulmadı.

Murad-ı KazaniMUHAMMED MURAD-I KAZANİ

Bu makaleyi kaleme almamıza sebep olan şüphesiz ki, Mercani ve Beykiyef gibi reformistlere reddiyeler yazan büyük âlimMuhammed Murad-ı Kazani'dir. 10 Ekim 1854'te Başkurdistan'ın Minzele kasabasında dünyaya geldi.Arapça, FarsçaveTürk dilleriniana dili gibi konuşup yazardı.Usul(üst soy) veFurû'da (alt soy) çok geniş bilgi sahibi olduğu gibitefsirvehadis-i şerifte de büyük bir kabiliyeti vardı. Arapça kaleme aldığı, Tatarların tarihini anlatan"Telfikül ahbar"adlı meşhur eserlerinin yanı sıra, Arapça, Farsça ve Türkçe kitaplar da neşretti.

ALLAHÜ TEALA ELBETTE YARDIM EDER!

Hocası,Mevlânâ Seyyid Muhammedona icazet ve hilâfet verdi. Mevlânâ Ali b. Hüseyin es-Sâfî'nin kaleme aldığı ve Nakşibendî tarikatının şeyhlerinin hayatlarını anlatan"Reşeât"ıArapçaya tercüme etti. Bunu gören hocası, ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslam alimlerinin göz bebeğiİmâm-ı Rabbanihazretlerinin "Mektûbât"ını da Farsçadan Arapçaya tercüme etmesini emretti."Bu çok zor bir iştir"diyerek çekinmiş ise de hocası"Allahü teâlâ, büyüklerin hürmetine sana elbette yardım eder"buyurdu.

Muhammed Murad-ı Kazani, bu emre uyarak Mektûbât'ı Arapçaya çevirdi."Dürer-ül-Meknûnât"adını verdiği bu tercümesi, Suudi Arabistan'da Miriye matbaasında basıldı. Bu eserinin birinci cildinin kenarına İmâm-ı Rabbani hazretlerinin hayatını, ikinci cildinin kenarında da"Mebde"ve"Me'ad"adlı eserinin ve diğer bazı risâlelerinin Farsçadan Arapçaya tercümelerini yazdı. "Dürer-ül-Meknûnât"ın orijinal nüshası günümüzde Beyazıt Kütüphanesi'nde 53 numarada bulunmaktadır.

"BİR BENZERİ YAZILAMAYACAK"

Son asrın büyük İslam âlimlerinden Abdülhakim Arvasi hazretleri"Mektubat"hakkında"Kıyamete kadar bir benzeri yazılamayacak"buyurmuştur. Hüseyin Hilmi Işık Efendi de Beyazıt Kütüphanesinde araştırma yaptığı esnada, Murad-ı Kazani'nin tercüme ettiği"Dürer-ül-Meknûnât"ı (iki cilt) kitaplar arasında görünce çok sevinip; bu neşriyat dışarıya ödünç verilmediği için oradan seçtiği yüz doksan dört (194) mektubu eliyle yazarak"El- Müntehabat"adı ile bastırdı. Ayrıca bu kitaplarda geniş olarak yazılan İmam-ı Rabbani hazretlerinin hayatını tercüme ederek kendi yazdığı kitaplarına aktardı. İlk defa Türkiye'de "Mektubat"ın birinci cildini Farsçadan Türkçeye de tercüme ederek bastırdı.

ÇOK SIKINTILI GÜNLER GEÇİRDİ

Medine'deki tahsilhayatı esnasında orada bulunan yerli ve yabancı birçok âlimden ders ve icazet alan Muhammed Murad-ı Kazani, yine burada Nakşibendî tarikatı Şeyhi Muhammed Mazhar'a intisap etmiştir.