Diploma yetmez! Üniversitede niçin sosyal sorumluluk dersleri şart

Prof. Dr. Burak Gönültaş

Günümüzde üniversiteler bilgi üreten ve aktaran yerler olmanın ötesine geçmiştir. Artık üniversitelere, sosyal menfaatleri de düşünen mezunlar yetiştirme misyonu yüklenmektedir. Bu amaçlayüksek öğretimdeki bütün programlarda müfredata "sosyal sorumluluk" adı altında ders konulabilir. Sosyal sorumluluk derslerini alanlara diplomayla birlikte sertifika da verilebilir.

Sanırım problem, üniversitelinin ders dışında kalan zamanını yönetemememizden kaynaklanıyor. Bakıldığında üniversitelinin bütün günü derslerde geçmemektedir. Bir üniversiteli ders dışında vakit harcadığı yerler çoğunlukla kantinler, kafeler ve diğer sosyal alanlar olmaktadır.

Sadece diploma sahibi değil, yaşadığı topluma karşı sorumluluk hisseden bir gençlik yetiştirmeliyiz…

Şehir, ebeveyn, üniversite üçgeninde üniversiteli gençlere yönelik bakış ve algıları daha evvel tartışmıştık(1). Özetle üniversiteler ve şehirler, üniversiteliler açısından sadece bir diploma alma yerleri olarak görülmemeli; diğer yandan gençler, kendilerine ve içerisinde yaşadıkları şehirlere de katkı sunabilen fertler hâline gelmelidir. Eğer geleceğin donanımlı yetişkinlerini istiyorsak; üniversiteyi, şehrin unsurlarını, ebeveynleri ve üniversiteli gençleri topyekûn bu işe dâhil etmek gerekiyor. Tabii, iğneyi önce kendimize batırmalıyız. Şöyle ki "üniversiteli" grubuna bakışımız sağlıklı değil. Bu durum üniversitelilerin psikososyal anlamda güçlü fertler olmalarını engelleyebiliyor. Yani hem kendilerine hem de okudukları şehirlere müspet bir katkısı olmayan, sorumluluktan kaçan ve sorumluluk alamayan, çevresine ve maneviyatına karşı bilinçsiz, değerlerini rencide eden ve maalesef bazı kötü alışkanlıklara bağımlı bir şekle girmeleri kolaylaşıyor. Sonra da herkes birbirini suçluyor. Ancak önce şümullü bir teşhis koymak lazım ki bunu tahlil etmiştik.

TOPLUM MENFAATLERİNİ DÜŞÜNEN MEZUNLAR OLUŞTURMAK MİSYONU

Günümüzde üniversiteler bilgi üreten ve aktaran yerler olmanın ötesine geçmiştir. Artık üniversitelere, sosyal menfaatleri de düşünen mezunlar yetiştirme misyonu yüklenmektedir. Gerçektengünümüz toplumu, üretilen bilgi kadar bu bilginin sosyal hayatta kullanımına da ihtiyaç duymaktadır.İşte bu misyon, yüksek öğretimin sosyal yönünü kapsar ve mezunların gelecekte sosyal fertler olarak hayata hazırlanmalarını hedefler. Çünkü pandemi, iklim krizleri, afetler, göçler ve sosyal medya tabanlı popülizmin yükselişi sebebiyle yeni ve karmaşık sosyal problemler ortaya çıkmaktadır. Bunlar toplumun en savunmasız gruplarından biri olan gençleri de tehdit etmektedir. Bu durum üniversitelerin toplumla olan münasebetlerini ve kapsayıcılıklarını tekrar gözden geçirmelerini lüzumlu hâle getirmektedir.

STRESİ AZALTAN FORMÜL: TOPLUMA FAYDA ÜRETMEK

Üniversiteler, sahip oldukları programlara göre 2 yıldan, ortalama 4-7 yıla kadar gençlerin vakitlerini geçirdikleri yerler. Bu müddet de bir gencin ortalama olarak 18-25 yaş arasını kapsar ki ferdin yetişkinliği öncesinde en önemli dönemidir. Tabii, bu dönemde gençler, bazı önemli telaşeleri de tecrübe etmektedir: Derslerden geçmek ve mezun olmak, iş ve meslek için hazırlanmak, evlilik ve aile kurmaya hazırlık, sosyal statü arayışı vs. bunların en başında gelenleridir. Bunların meydana getirdikleri endişe ve stres her zaman gencin üzerinde ve genç grupların tartışma konularının başındadır. Bu telaşeler ihtiva ettikleri safahatlar sebebiyle gerçekten bir gencin desteğe ve yardıma da en fazla ihtiyaç duyduğu zamanları teşkil eder. Bu dönemde sosyal ve psikolojik yönlerini güçlendirebilecek her faaliyetin genç için ne kadar elzem olacağı aşikârdır. Öyle ki bu stresli süreçler, insanlara faydalı olma, yardım etme, onlarla münasebet kurma gibi birtakım meşgaleleri içeren sosyal sorumluluklarla en aza indirilebilir. Faydalı olmanın verdiği iç huzur paha biçilmezdir.

HOCAM BİZİM ZAMANIMIZ YOK! (MU)

Bugünün üniversiteleri; kampüs alanları, binaları, akademik ve idari kadrosu, öğrencilere sundukları imkânlar açısından oldukça önemli bir seviyeye ulaştı. Formel bilginin ve becerilerin aktarımı, çağa uygun şekilde de yapılmaktadır. Bunca önemli gelişmeye rağmen problem nerededir Sanırım problem, üniversitelinin ders dışında kalan zamanını (enformel zaman) yönetemememizden doğuyor. Bakıldığında üniversitelinin tüm günü derslerde geçmemektedir. Ders yoğunluğu açısından lisans seviyesinde bir öğrencinin günde ortalama en fazla 4-6 saati dersliklerde, ders ortamlarında geçmektedir.

Eğer bir üniversiteli dersinin dışında hâlâ kampüste kalmayı tercih ediyorsa, vaktini geçirdiği yerler çoğunlukla kantinler, kafeler, kütüphaneler ve diğer sosyal alanlar (yemekhane, park, bahçe vs. gibi) olmaktadır. Eğer kampüs dışındaysa da maalesef kafeler, umuma açık yerler vakit geçirme yerleri oluyor. Kısacası dersler ve dinlenme gibi asli ihtiyaçlar dışında, bir üniversiteliningünlük ortalama 5-6 saati boş ve müsait hâldedirdiyebiliriz. Yani gençler günlük 5-6 saat gibi önemli bir informel zamana sahipler.

DÜNYADAN ÖRNEKLER

Üniversitelilerin sosyal sorumluluk bilinçlerini geliştirme misyonu çerçevesinde İngiltere Manchester Üniversitesi'nde bir örneğe rastladım(2). Üniversite oluşturduğu "Hayat Laboratuvarı" ile kurumun akademik faaliyetlerini akademik olmayan (sivil toplum örgütleri, kamu kurumları, özel teşebbüsler gibi) unsurlarla ortaklığa çevirmektedir. Bu ortaklıkları ise BM'nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde yapmaktadırlar. Böylece öğrencilerin ders dışında kalan aktif zamanları, sürdürülebilir hedeflere kanalize edilmektedir. Diğer yandan üniversite dışı araştırma ve faaliyet projesi olanların da üniversiteli potansiyelinden faydalanma imkânı oluşmaktadır.

Güney Afrika Pretorya Üniversitesi tarafından yapılan bir kongrede üniversitelerin sosyal sorumluluk misyonları masaya yatırılmıştır(3): Şöyle ki, üniversiteler öğrencilerini toplumda olan her şeye sosyal olarak duyarlı olmaya teşvik etmelidir. Bu sadece topluluk faaliyetleriyle değil, müfredata bizzat ekleyerek de sağlanmalıdır. Özellikle toplumda dezavantajlı kesimlere (yaşlı, engelli, evsiz, yardıma muhtaç, bağımlılar vs.) yönelik faaliyetler, üniversiteleri insanlara daha çok yakınlaştırırken, diğer yandan sosyal değişimin de aracısı hâline getirmektedir. Sosyal duyarlılık üniversitelerin de tanınırlığına katkı sunmaktadır. Bazen faaliyetler müspet bir sonuç ortaya koymasa da en azından üniversitelilerin insanları dinleme ve münasebet kurma becerilerine katkı sunacağı belirtilmiştir.Ancak sosyal sorumluluk müessesesinin gelişimindeki en büyük handikabın üniversitelerin finansal yetersizlikleri olduğu da vurgulanmıştır.

Kongreye katılan bir üniversiteli (mühendislik öğrencisi) katıldığı sosyal sorumluluk faaliyetinin katkısını şöyle bildirmiştir: Bir ilkokulun güvenliği için yaptıkları bir faaliyet onlara hem basit hem de zor becerileri öğrenme fırsatı vermiştir. Daha da önemlisi sosyal beceriler kazanma ve sorumlu olma şansını yakalamışlardır. Üniversiteli bu tür becerilerin bir ders salonunda öğretilemeyeceğini de sözlerine eklemiştir.