Cumhurbaşkanlığı seçiminde neler değişmeli

Prof. Dr. Hasan Fehim Üçışıkİstanbul Yeni Yüzyıl ÜniversitesiHukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair değişiklik önerileri son aylarda gündeme gelmektedir. Peki, bu tekliflerin hangileri isabetlidir

Ülkemizde 2017 yılında Anayasa'da yapılan düzenleme gereğince, Cumhurbaşkanı, 5 yılda bir, doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanlığına, son genel seçimlerde tek başına veya birlikte en az yüzde 5 oy almış partiler ile en az 100 bin seçmen aday gösterebilmektedir. İlk oylamada geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı olur; ilk oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü, en çok oy almış olan 2 aday arasında ikinci seçim yapılır.

Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir; Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verebilir.

Cumhurbaşkanı Seçim Kanununa göre, aday gösterilmek kişinin yazılı muvafakatine bağlıdır. Cumhurbaşkanı, ikinci görev döneminde Meclis'in seçimlerin yenilenmesine karar vermesi hâlinde tekrar aday olabilir.

İKİ DÖNEM SINIRLAMASI

Bizce bir kişinin, kural olarak sadece iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesi isabetsizdir. Parlamenter sistem uygulanan ülkelerde en yetkili kişi olan ve doğrudan halk oyuyla seçilmeyen Başbakan, Almanya'da örnekleri görüldüğü üzere, 10 yıldan çok daha fazla süreyle vazife yapabilirken Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi uygulanan ülkemizde halkın, iki defa seçtiği Cumhurbaşkanını tekrar seçmesinin engellenmesi uygun sayılamaz. Bu kişi aday gösterilebilmeli; halk isterse seçmeli, isterse seçmemelidir.

ADAY GÖSTERİLME

Bize göre, son genel seçimlerde birlikte yüzde 5 oy almış partilerin ortak aday gösterebilmesi, parlamenter sistemde koalisyon hükûmeti kurulmasındaki gibi pazarlıklara ve Cumhurbaşkanı Yardımcılıkları ile Bakanlıkların temel görüşleri çok farklı partilerle bölüşüme yol açması dolayısıyla sakıncalıdır. Oy oranları düşük olan partilerin 600 milletvekilliği için yapılan seçimlerde ittifak yaparak yüzde 7'lik ülke barajını aşmaları uygun sayılabilir ancak bir tek Cumhurbaşkanı seçilirken çok düşük oyu olan partilerin yapacakları bir protokolle, seçilecek Cumhurbaşkanının bir koalisyon hükûmetindeki Başbakan durumuna düşürülmesi ve böylece, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin yozlaştırılması kesinlikle isabetsizdir.

İlk oylamada aldıkları yüzde 1 veya 2 dolayındaki oya karşılık Cumhurbaşkanı Yardımcılığı veya Bakanlık verecek aday aramaları hem partilerin temel görüşlerine aykırıdır hem de o partiye oy vermiş olanların hemen hepsinin gösterilecek adaya oy verecekleri şeklinde, seçmenlerin iradelerini hiçe sayan, gerçekçi olmayan bir faraziyedir.

Bizce, seçmenlerin Cumhurbaşkanlığına aday gösterebilmeleri ilke olarak uygundur; ancak aday gösterecek seçmenlerin sayısı, her dönem geçerli olacak kesin bir sayı değil, nüfus artışı hâlinde aynı düzeyde kalabilecek, mesela yüzde 1 gibi bir oran şeklinde belirlenmelidir.

İKİNCİ OYLAMANIN GÜNÜ

İlk oylamada Cumhurbaşkanı seçilemediğinde ikinci oylamanın hemen sonraki pazar günü yapılmasının uygun olacağını düşünmekteyiz. Cumhurbaşkanı adayları, son genel seçimlerde en az yüzde 5 oy almış partiler ve yüz binden fazla seçmen tarafından belirlendiği için hemen herkesin bildiği, haklarında yeterince kanaat sahibi olduğu ve en azından ilk oylama aşamasında kendileri hakkında bilgi edinilmiş olan kişilerdir. İkinci oylamaya zaten ilk oylamada seçmenlerin çok büyük kısmının yeterince tanıyıp oy verdiği iki aday katılabilmektedir. Bu durumda, ikinci oylamanın, ilk pazar günü değil de daha sonraki pazar günü yapılmasının, böylece, belirsizliğin biraz daha uzun sürmesinin kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz. İki oylama arasında partilere ve siyasetçilere yeni pazarlıklar için fazlaca süre tanınması gereksiz ve ülke için sakıncalıdır. Şu da var ki bir partinin ikinci oylamada belirli bir adayı destekleyeceğini ilan etmesi ancak sınırlı bir sonuç doğurur; o parti taraftarlarının tümünün partinin işaret ettiği adaya oy vermesi beklenemez. Zaten ilk oylamadan sonra partilerin yapacakları anlaşmalar belirleyici olsaydı ikinci oylamaya gerek kalmaz; ilk oylamadaki oyları salt çoğunluğu sağlayabilecek olan partilerin uygun buldukları aday seçilmiş sayılırdı!

CUMHURBAŞKANI YARDIMCILARININ SAYISI

Bizce, en fazla kaç Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabileceği belirlenmelidir. Uygulamada ilk dönemde yalnızca bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanmış ve görev yapmış, ikinci dönem de bir yardımcı ile başlamıştır. Fakat son seçimde Millet İttifakı, seçim propagandalarına katılan genel başkanlar ile Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcıları olacağını ilan etmiştir. Demokratik ülkelerde bu kadar çok Cumhurbaşkanı Yardımcısı görülmemiştir; ülkemizde de parlamenter sistem uygulandığında genellikle en fazla üç Başbakan Yardımcısı görev yapmıştır. Bizce, temel görüşleri çok farklı, hatta zıt olan 8'den fazla partiye Cumhurbaşkanı Yardımcılığı vadedilerek seçim ittifakı yapılmasına imkân tanınmamalıdır. Eskiden en fazla üç Başbakan Yardımcısı olduğu ve bazen tek parti hükûmetlerinde de ekonomik işler, idari işler, siyasi işler şeklindeki vazife dağılımının yeterli sayıldığı göz önünde tutularak en fazla 3 Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabileceği kabul edilmelidir.

SALT ÇOĞUNLUK ŞARTI

2023 yılında yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçiminde çok az bir fark dolayısıyla iki hafta sonra ikinci oylama yapılması ve sonuçta, ilk oylamada en çok oy alan adayın seçilmesi üzerine, bundan böyle ikinci oylama yapılmayıp en çok oy alan adayın seçilmiş sayılması şeklinde bir görüş ortaya atılmıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, basın mensuplarının sorusu üzerine bu konuda şu açıklamayı yapmıştır: "İsabetli olur. Çoğunluğu alanın seçilmesi hâlinde Cumhurbaşkanlığı seçimi seri olur, yanlış yollara sevk etmez. Yüzde 501 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil; yok altılı, yok on altılı masa... En fazla oyu alan aday seçilir, dendiği zaman seçim hızlıca tamamlanır."

AK Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin, birçok demokratik ülkede farklı oranların uygulandığı, 501 şartının, Cumhurbaşkanı Hükûmet Sisteminin olmazsa olmaz, unsuru olmadığını, bu şartın siyaset kurumu ve millet iradesi üzerinde bir baskı unsuru hâline geldiğini, siyasetin doğal mecrasını tahrip ettiği, parçalı ve istikrarsızlığa gebe bir tablo oluşturduğunu, en çok oyu alan adayın seçilmesinin, sonuçları itibarıyla daha sağlıklı ve Türkiye'nin menfaatine olacağını belirtmiştir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise parti grubu toplantısında bu konuda şu açıklamaları yapmıştır: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 501 oy şartı ile ilgili tespit ve değerlendirmeleri, siyasetin ve kurulan ittifakların parçalı yapısına bakıldığında tutarlı ve anlamlıdır. 16.11.2021'deki Meclis grup toplantısında da belirttiğim üzere, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin demokratik meşruiyet temeli yüzde 501'dir. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükûmet Meclisten güvenoyu almadığı için yönetimde istikrar ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir. Yüzde 501 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi, çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir. Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanını seçiyoruz. MHP olarak dün ne demişsek bugün de aynı görüşteyiz; ancak, Cumhur İttifakı olarak konuşup tartışarak makul çözümün, yeni sistemin doğasını zedelemeyecek onarımın karşılıklı anlayış ve uzlaşmayla yapılacağının inancına ve iradesine de sahibiz."