21. yüzyılda değişendünya dengeleri ve Türkiye

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

hseyhanlioglugmail.comHseyhanlioglu

Tıpkı 20. yüzyılın ortasında global başat gücün İngiltere'den ABD'ye geç(iril)mesi gibi şimdi de ABD'den Çin'e geç(iril)mektedir. Türkiye'nin ise özellikle son yirmi yılda Orta Doğu'daki güç boşluğunu doldurmaya başladığı görülmektedir.

Son on yıldaki global askerî harcamalara bakıldığında, soğuk savaşın sıcak çatışmaya dönüşeceği ve ülkelerin hızla ikinciüçüncü siber ve nükleer silah dâhil vuruş güçlerine hazırlandığı görülmektedir.

Başlıca cephe hatları ise Doğu Avrupa, Kudüs-Şam ve Tayvan-Japonya olarak görülmektedir.

21. yüzyılın küresel hâkimiyeti için Tayvan, Orta Doğu, Panama ve Ukrayna'daki gelişmeler dışında asrın ilk çeyreğinde bardağı taşıran son damla, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Washington'daki büyükelçiliğinin resmî X hesabı üzerinden, ABD'ye meydan okuması ve Pentagon'un da buna aynı şekilde cevap vermesi oldu.

Çin'in ABD Elçiliği "Eğer ABD gerçekten fentanil (uyuşturucuda kullanılan bir madde) sorununu çözmek istiyorsa, yapması gereken doğru şey, Çin ile eşitler olarak karşılıklı saygı çerçevesinde istişarede bulunmaktır. ABD'nin istediği şey bir savaşsa bu ister gümrük tarifeleri savaşı (Trump 10'dan 20'ye çıkardı), ister ticaret savaşı, isterse başka tür savaş olsun sonuna kadar savaşmaya hazırız" ifadelerini paylaştı. Pentagon'un buna cevabı ise kısa ve net oldu: "Biz de hazırız!"

Meksika Devlet Başkanının da ABD Başkanı D. Trump'ın ek 25 vergilerine yönelik verdiği cevap "Gerekirse başka ticaret ortakları arayacağız. Hiçbir şekilde teslimiyet göstermeyeceğiz" şeklinde oldu. Kanada'ya da 25 vergi uygulayan Trump'a karşı Kanada'nın istifa eden Başbakanı Justin Trudeau, 20,7 milyar dolar değerindeki Amerikan ithalatına yüzde 25'lik acil gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı.

MASADA DEĞİL, MEYDANDA

İsrail'in pervasızlığı, ABD'nin bütün ezberleri bozan davranışları, Şangay ve BRICS'in genişlemesi süreçleri göz önünde bulundurulursa bu sürecin kuvvetle muhtemel ki masada değil, özellikle Çin'in, 70 yıl önceki ABD'yle yer değiştirecek kadar (Bütün dünyada 30'u aşmış durumdadır) askerî ve ekonomi alanda yükselen gücünün kırılmasının ancak meydanda olacağı şeklinde görülmektedir. Bu da hiç şüphesiz atom, uzay, füze ve siber güçlerin de kullanılacağı kıyamet gibi büyük bir savaş olabilir.

Yemen Savaşı'nda Suudileri ve İran'ı barıştıran Çin, ekonomi politik ve diplomasi gibi yumuşak güçlerle son 30 yılda bölgesel ve küresel anlamda hızla yükselirken, Çin Dışişleri Bakanı da Gazze'nin Filistin'in bir parçası olduğunu ve Trump'ın Gazze planına karşı durduğunu açıkça ilan etmiştir. Öyle ki ABD, Çin'in 14.000 km menzilli kıtalararası füzelerinden korunmak için "Altın Küre" sistemini kurmaya başlamıştır. Bu, okyanusla dünyanın geri kalanından ayrılan ABD'nin artık Mısır gibi Sina Çölü'ne güvenemeyeceği anlamına gelmektedir. Çünkü füzeler uzaydan gelmektedir!

ABD BIÇAK SIRTINDA

Esasen 21. yüzyılın tekrar ABD'nin başat gücü altında kurulmasını ve devamını isteyen Trump'ın iktidarı, içeride halk ve derin devlet, dışarıda ise Londra ve Pekin arasındaki global çete bağlarıyla bıçak sırtında gidiyor. Bu sebeple hapis ve kulağından vurulmak dâhil her türlü suikastı atlatan Trump, ABD'yi rayına oturtmanın yolu olarak, Elon Musk'ın eliyle konsoloslukları kapatmak dâhil kamu masraflarını kısmak, askerî giderleri azaltmak ve gelirleri artırmakla işe başladı. Çünkü sokaklarında milyonların aç sefil yaşadığı ABD halkı, sağlık ve eğitim alanında sefilleri oynarken, İsrail'in "toplama halkı" onların parasıyla bu hizmetleri bedava alıyor. Trump da bu açıkları, Tayvan'ın Çin korkusuyla verdiği 100 milyar dolar ve Arabistan'dan beklediği 1 trilyon dolarla kapatmaya çalışıyor. ABD Başkanı bu maksatla Ukrayna'nın diktatör hokkabazına Putin'le tuzak kurup savaşı bitirerek hem Rusya hem de Ukrayna'nın nadir elementlerine konmayı planlayan Avrupa'ya da "Rusya'ya karşı başınızın çaresine bakın ya da NATO masraflarını karşılayın!" diyor.

Esasen sürecin geçmişine bakıldığında, Sovyetlerin 1991'de çökmesi ve Irak Savaşıyla başlayan ABD'nin rakipsizliği, 11 Eylül 2001 sonucu Irak ve Afganistan'ın işgali BOP'la devam etmişse de, 21. asırda global dengeler, nesli ve gıdaları ifsat eden küresel çeteler tarafından köklü şekilde değiştirilmektedir.

Tıpkı 20. yüzyılın ortasında global başat gücün İngiltere'den ABD'ye geç(iril)mesi gibi şimdi de ABD'den Çin'e geç(iril)mektedir. Bir asır önce imparatorluklardan güçlü hâle gelen şirket-uluslar, Fransa'da devrimi kazanmış (1789) şimdi İsrail de ABD'den de güçlü hâle gelmiş, bilgi ve sermaye merkezli (Başkenti Kudüs olan Büyük İsrail hedef) devlete odaklanmış durumdadır. Bu amaçla artık ABD'nin sonu gelmiş görülüyor.

Trump da bunu korkarak olsa dillendiriyor. Çok da kıymet-i harbiyesi olmayan Amerikalıların Trump'ı başa getirmelerini sağlayan, İsrail'e mutlak itaat olsa da LGBT sapkınlıklarına karşıtlık, Paris İklim Şartı ve pandemici DSO'dan çekilmek, DTÖ, BM ve UCM'yi pasifize etmek, gerekirse NATO'yu dağıtmak ve "Önce Amerika" diyen yerel politik ve monşer diplomasisi dışında davranış ve talepler olduğu görülmektedir. Bu durumda, 20 yıl önceki MGK'da alışkanlığına devam eden bir komutana "Kes lan!" ve haddini aşan İsrail'e "One Minute!", BM'de "Dünya beşten büyüktür!" diyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve iş adamlarına karşı duran, LGBT'yi güvenlik suçu sayan Putin ile Trump'ın ortak özellikleri olduğu görülmektedir.

Trump'tan önce de son on yıldaki küresel askerî harcamalara bakıldığında, soğuk savaşın sıcak çatışmaya dönüşeceği ve ülkelerin hızla ikinciüçüncü siber ve nükleer silah dâhil (Armageddon) vuruş güçlerine hazırlandığı görülmektedir. Örneğin, İngiliz Daily Mail gazetesinde yer alan bir habere göre resmî olarak 5 ülke; Çin, Pakistan, Hindistan, İsrail ve Kuzey Kore, nükleer stoklarını son 40 yılda 700'den fazla savaş başlığı ile artırdı. II. Dünya Savaşı'ndan ders alan Polonya dahi nükleer kervana katılma kararı almıştır.

Kısaca bu süreçte II. Dünya Savaşı öncesi Hitler, Mussolini, Stalin ve Churchill'in tek oturumdaki fotoğraflarına benzemektedir. Bu süreçte savaş trampetlerini çalan; Kanada, Panama ve Grönland'ı isteyen Trump'a Meksika, Kanada, Çin ve Avrupa, ABD'ye düşman oldu. ABD'nin dostluk safına geçen tek ülke ise Rusya olarak görünmekte. AB ve İngiltere de ABD'ye meydan okudu. Örneğin, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, ABD Başkanı Donald Trump'ın "Ukrayna'ya yapılan yardımları askıya aldıklarını" açıklamasının ardından AB hükûmetlerine savunma için fon sağlamak amacıyla 150 milyar avroluk yeni ortak AB kredisi önerirken, Avrupa'nın savunma yeteneklerini artırmaya yönelik "Rearm Europe"a (Avrupa'yı Yeniden Silahlandır) yönelik toplam 800 milyar avroluk bir finansman ayrılması ve İngiltere'nin Zelensky'yi Beyaz Saray'ı yaktıkları ve ABD'yi 200 yönettikleri kalede ağırlaması anlamlıdır.

Başlıca cephe hatları ise Doğu Avrupa, Kudüs-Şam ve Tayvan-Japonya olarak görülmektedir. Başlıca savaş sebebi ise su geçiş yolları (Panama, Kızıldeniz ve Malaka gibi) ve nadir element ve enerji yatakları (Ukrayna, Rusya, Anadolu-Mezopotamya) görülmektedir. Nihai hedef ise "Küresel Başat Güç" olmaktır.

21.YY TÜRKİYE'NİN YÜZYILI OLABİLİR Mİ

Dünya siyasi tarihinin yaklaşık 6000 yıllık olduğu zannediliyor. Bu sürenin en az yarısından fazlası, Orta Doğu halklarının ilmî, askerî ve iktisadi üstünlüğüyle geçtiği görülmektedir. Bu tarihî süreç kapsamında geriye doğru bakıldığında dünyanın merkezi olarak Mezopotamya (Bereketli Hilalin can damarı olan Toroslar-Basra arasında akan Fırat-Dicle çevresi) Çin, Hint ve Kartaca-Roma arasındaki Doğu Akdeniz Hilalindeki, sahil şeridi şehirleri (Anadolu, Girit, Mora, Mısır, Tunus, Roma, Sicilya...) görülmektedir.

Mısır, Mezopotamya ve Hindistan'ın korunaklı ve suyu bol toprakları, kadim medeniyetlerin ortaya çıkmasını mümkün kılmıştır. Bugün Mezopotamya'nın suları, Anadolu'nun elinde (GAP) bulunurken Suriye ve Irak'ın petrolleri ABD-İngiltere'nin elinde bulunmaktadır.

Bu medeniyet merkezlerinden, Çin'in 1980 yılından itibaren tarihte ikinci defa kıtasından çıktığı görülürken (ilki 751 yılında Talas savaşıyla Türk ve Müslüman Araplar tarafından durdurulmuştu), Hintliler de aynı şekilde kıtasından Hint-Avrupa kökenli kavim göndermek yerine Hindistan'dan Avrupa'ya, kan çeker atasözünün kaynağını gösterircesine, doğrudan hasta Avrupa'ya IMEC ile can suyu taşı(t)maya çalıştığı görülmektedir. Hindistan ve Çin arasındaki Avrupa ticaret yolu ise Anadolu köprüsünden geçmektedir.

Bereketli Hilal'in son Başat Gücü olan, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1918 yılında siyasi sahneden çekilmesinden sonra bu coğrafyada oluşan güç boşluğu, Batılı (Avrupa ve ABD) güçler tarafından doldurulmuştur. Bu süreçte tüm bölge "parçala, savaştır ve yönet" (PSY) stratejisiyle yönetilmişse de özellikle yukarıda saydığımız sebepler, burada da yeni bir sürecin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.