Davanın düşük çocukları

AK Parti, kendi iddialarına göre, 'ezel kadar eski ebed kadar yeni' bir dava için yola çıkmıştı; kurucu beyinler böyle söyleyip, milletten oy istemişler, millet de bunlara ve verdikleri sözlere inanarak kendilerini iktidara taşımıştı.

Hareketin lideri olan Sayın Erdoğan'ın her zaman dile getirdiği gibi; 'AK Parti trenine binilir ama inilmez; inenlerin de bir daha binmesine müsaade edilmez!' Bu sözün gerçekleşmesinin olmazsa olmazı, trene binenlerin kendilerini bahis konusu davaya adamış kişiler olmalarıdır.

Siyasi partiler millete ve vatana hizmet için kurulur.
Böyle bir siyasi partinin her kademedeki adayları gerçekte birer bayrak yarışçısıdır. Bunlar hizmette yarışırlar, yarışı kaybeden bayrağı kazanana verir, bayrağı alan yarışçı ise onu daha ileriye taşımak için gayret sarf eder. Özellikle bu son mahalli seçimlerde kazın ayağının öyle olmadığı görüldü, AK Partili kimi adaylarda nefisler, partinin de milletin de vatanın da önüne geçti.

Eskilerden, bizzat Erdoğan'ın ikbal verip, sözde adam ettiği Davutoğlu ile Babacan'ı ele alalım. Bunları hiç kimse tanımazken, Sayın Erdoğan bunları bakan, başbakan yardımcısı, başbakan ve hatta parti genel başkanı yaptı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Erdoğan bunların ellerinden tutmasaydı, getirildikleri bu makamları rüyalarında bile göremezlerdi.

Peki, mahut görevlerinde bulundukları zaman, AK Parti'nin davasını ve dava adamlığını dillerinden düşürmeyen bu kişiler ne yaptılar

Sıçan olmadan çuvalı dibinden delmeye kalktılar; hatırlayın, Babacan bir taraftan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını imzalarken diğer yandan Abdullah Gül için film çeviriyordu.

Bu pespaye hali utanmadan kendisi itiraf etti.

Davutoğlu kurduğu Şehir Üniversitesi'ndeki Erdoğan düşmanı öğretim üyeleri marifetiyle, her gün Erdoğan ve hükümeti aleyhinde propaganda yapıp körpecik beyinleri yıkatıyordu.

Bunlarla da yetinmeyip, partiler kurup Erdoğan'ın ve AK Parti'nin (davalarının) karşısına geçip CHP ile ittifak yaptılar.