Eden kendine ediyor, dolayısıyla kimsenin yaptığı yanına kâr kalmıyor. Eskilerin güzel bir sözü vardır; 'Allah, karşılık vermede imhal eder (mühlet verir-erteler) lakin ihmal etmez!'Er ya da geç, eden mutlaka karşılığını bulur.Bu durumun tipik örneğini, her daim toplumun önünde bulunan siyasetçilerde açık bir şekilde görüyoruz.Deniz Baykal, CHP Gen
Her zaman söylememize rağmen, kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz ki siyasi yönden Türkiye'mizin en büyük problemi aklı başında, tutarlı, umut veren, güvenilir bir muhalefeti olmamasıdır.Bunun da ana sebebi, 27 yıl tek başına iktidarda kalan ve ondan sonra da bir daha, darbesiz iktidar yüzü görmeyen ve bir türlü muhalefeti kabullenip gereğini yap
Bir araya gelen muhalefet partileri, toplantı üzerine toplantı düzenliyorlar. Lakin henüz, cumhurbaşkanlığı makamı için bir aday belirleyebilmiş değiller. Akılları sıra, gündem oluşturup halkın dikkatini üzerlerine çekecekler.Belli ki havanda su dövüp dağılıyorlar. Zira belirleyecekleri adayı, geceleyin mezarlıktan geçerken ıslık çalarak arıyorlar!
Bürokrasinin zorba (ceberut) yüzünü Osmanlının son dönemlerinden ve özellikle Tanzimat'tan sonra tevarüs ettik (miras kaldı).Önceleri; mahut bürokrasi, halife (Peygamber vekili) de olan padişahları katlederek had bildiriyordu! Daha sonraları ise, padişahların yetkilerini kısarak ve hal'ederek (zorla tahtından indirmek) had bildirdi!Zira Tanzimat'la
İç ve dış vesayet odakları, halkın idaresine (demokrasiye) on yıl zor dayandılar. Demokrasi sevincini milletin kursağında bırakıp o uğursuz (meşum) 1960 İhtilali'ni yaptılar. Menderes'in kanını içse doymayacak, kindar, vicdansız ve sadece cellat olabilecek tiplerden sözde bir mahkeme heyeti kurdular. Adına da Yüksek Adalet Divanı dediler. Gerçekte
Türk toplumu olarak, 1876 yılından beri anayasa yapıyoruz lakin bugün geldiğimiz noktada (2022) hâlâ 'darbe anayasası' ile idare ediliyor olmamız; demokrasiyi, milletçe, aslanın karnından ne şartlarda çıkarıp aldığımızın, ne bedeller ödediğimizin ve daha da ödememiz gerektiğinin işaretidir.Yine toplum olarak, hem taçlı demokrasiyi (Meşrutiyet) ve h
Hemen her bakımdan olduğu gibi, siyasette de ne günlere kaldık deyip hayıflanmamak elde değil. Kıyamete yaklaştıkça, önceki gün sonraki günü aratır (yevmül-beter) derler ya, günümüz politikacılarına baktığımızda, geçmiş siyasetçileri ve siyaset tarzlarını arar olduk.Evet, önceki siyasetçiler de birbirleriyle kavgalıydı lakin onların kavgaları şahıs
Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü Belediyesi'nde (ki, bendeniz oranın sakiniyim) en ufak bir başarı ve basit bir hizmet bile göstermeden İstanbul gibi bir metropol başkanlığına aday gösterildi.O, seçimi en yakın rakibine karşı sekiz yüz bin oy farkla kazandığını zannediyor ama kazın ayağı öyle değil.İstanbul seçimleri tamamen AK Parti'nin peş peşe yapmış o
Meral Akşener'i, Erbakan başkanlığındaki hükümette (1996) koalisyon ortağı, DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in teklifiyle İçişleri Bakanı olarak tanıdık.İç ve dış vesayet odakları, en az Erbakan kadar, Erbakan'ı başbakanlığa taşıyan DYP lideri Tansu Çiller'e de kızıyordu ve onu neredeyse bir kaşık suda boğacaklardı.Nitekim ayn
HTTP2 200 date: Wed, 04 May 2022 04:48:04 GMT content-type: texthtml; charsetutf-8 request-context: appIdcid-v1:7c7c3814-bd83-46e6-985b-239a97f839b4 access-control-expose-headers: Request-Context access-control-allow-headers: Content-Type access-control-allow-credentials: true release: 20.287.0.1562 cache-control: public, max-age30, s-maxage900 var
© 2016