Riyakârlığın böylesi!

Türk siyasetinde, vesayet sistemi yüzünden istiskal edilen siyasetçilerden Süleyman Demirel: 'Altı kere gittim, yedi kere geldim' diye boşuna söylemedi.Demokrasilerde, gelişler ve gidişler hep milli irade tarafından olması gerekirken, bizdeki vesayetle hastalıklı demokraside, iktidara çıkarılma ve iktidardan uzaklaştırma, millet yerine askeri ve sivil bürokrasi tarafından yapılmıştır.Dış vesayetin içimizdeki uzantısı olan mahut bürokrasi, demokrasiyi rafa kaldırma kepazeliğini işlerken; 'demokrasiyi rayına oturtmak için' bu eylemi yapıyoruz derler.'Demokrasiyi (halkın iradesini), daha iyi yaşatmak için öldürüyoruz' şeklindeki rezil beyanlarına milletin de inanmasını isterler.Millet ise her seferinde, vesayetin isteğinin aksi yönünde oy verir ve kendi gönlündekileri iktidara taşır. Vesayet odakları da, 'Bizim çıkarttığımız vesayet anayasalarıyla iktidara gelenler nasılsa muktedir olamayacaktır (hancı biziz, onlar yolcudur)' diyerek, teselli bulurlar.Sayın Erdoğan, dış ve iç vesayetin tüm bu oyunlarını bozdu; demokrasiyi asıl sahibine, yani milli iradeye (milletin ta kendisine) teslim etti ve vesayet odaklarının çanına ot tıkadı.Eski çamların bardak olduğunu gören vesayetin ağababası olan ABD, bu kez değişik şeytani yöntemlere başvurdu. Bir yandan Türkiye ekonomisini çökertmeye çalışırken, diğer yönden küsurat şeklinde oluşturduğu, birbirine benzemez muhalefet partilerini konsolide etmeye başladı.Onlar da, KK'nın yönlendirmesiyle, sözde altılı olarak toplandılar ve ortak kararlar alarak, müşterek hareket edeceklerini kamuoyuna duyurdular. Belli ki tek hedefleri var: Erdoğan'ı alaşağı etmek. Ondan sonrasını kendileri de bilmiyor.Zira yanardöner kişilerle değil mezara, pazara kadar bile gidilmez.Nitekim bunlardan A. Davutoğlu: 'Davam olan bu kutlu yol (Ak Parti) ve liderim Sayın Erdoğan aleyhinde en ufak bir sözümü işitirseniz yüzüme tükürün!', 'Benim ömrüm CHP ile mücadeleyle geçti!' demiş ve şimdi o tükürdüklerini yalamaya siyaset diyor ve onu da CHP ile paralel yürüteceğini söylüyor.Burada, Türk siyasetinin kırk yılına mührünü vuran S. Demirel'in sözlerini hatırlamakta fayda var: 'Sol bir sathı maildir (eğik düzlem), kaymaya başlarsanız, nerede duracağınız belli olmaz!' ve 'Memleket meseleleri bir parkta oturularak halledilebilseydi, büyük bir park yaptırır ve hep beraber içinde otururduk!'Şimdi