Mealcilerin hezeyanları

Vaktiyle İslamiyet'e en büyük kötülüğü İngilizler yaptı.

Büyük bir İslam aliminin ifadesiyle; İslamiyet'i bir fidana benzetirsek, diğer milletlerin düşmanlığı, bu fidanın dallarını veya bedenini kesmek gibidir. Ne kadar kesilse de bu fidanın yeniden filizlenme ve yeşerme ihtimali vardır. Yani bu budama veya kesme işi fidanı büsbütün yok etmez, edemez.

İngiliz'in düşmanlığı böyle değildir; İngiliz İslam fidanına dost gözükür, onun dibini kazar, havalandırır, gübreler ve sular; görenler de İngiliz'i gerçek İslam dostu sanır. Gecenin yarısında, kimsenin görmediği bir anda, fidanın dibine kezzap (zehir) döker ve onu kurutup, öldürür.

İngiliz, bu denli düşmanlığını, içimizdekileri para, mevki, kadın vb. ile devşirerek, onlar vasıtasıyla gerçekleştirir. İslam fidanı kuruyunca da başında ağlayıp vah vah eder ve yine kendini İslam sevdalısı gösterir!

Haberin Devamı

İngiliz'in bu denli azılı İslam düşmanlığından da daha düşman olan ve İslam gözüküp onu çığırından çıkaranlar ise içimizdeki kimi haramzadeler ve türedilerdir. Bunların başında vaktiyle Şemsettin Günaltay (eski medreseli, felsefeci ve İnönü'nün başbakanı) geliyordu; şimdilerde ise yığınla türedi sözde ilahiyatçı profesör, Şemsettin Günaltay'a taş çıkartıyor, sapıklıkta ondan da ileri gidiyorlar.

Şemsettin Günaltay, medeni ayetleri (Medine döneminde inen ayetler) geçerli saymıyor ve onların hükmü o zamana aitti diyordu.

Kuran'ı Kerim'in kıyamete kadar baki ve geçerli olduğunu inkâr ediyordu. Bugünkü kimi sözde ilahiyatçılar da aynı şeyi söylüyor ve hatta daha da ileri giderek, bazı ayetleri, haşa 'Peygamber uydurdu, onlar Allah lafzı değildir' diyorlar.

Çocuklarımızı, din öğrensin ve öğrendiği dinini başkalarına da öğretsin diye bu kişilere teslim ediyoruz! Ondan sonra da bu ilahiyat mezunlarından niye deist ve ateist çıkıyor diye yakınıyoruz.

Bütün bunların temelinde; dinin, resmi veya gayri resmi (sözde tarikatlar) dini kurum ve kuruluşların, başıboş olmaları yani devletin himaye ve kontrolünde olmaması yatıyor.
Türkiye'mizde dini hayatın özeti: 'saldım çayıra' anlayışıdır. Bunun adına da utanmadan din ve vicdan; fikir ve ifade hürriyeti deniyor.

Haberin Devamı

Bir insan herhangi bir dinin mensubu olduğunda, dini konularda, onun herhangi bir hürriyeti söz konusu olabilir mi O dinin hükümlerine inanmak ve onlara tabi olmak zorunda değil mi Bu zorunlulukta, hangi hürriyetten bahsedilebilir

Bir kişi Müslümansa benim hürriyetim var; beş vakit değil de bir vakit namaz kılabilirim diyebilir mi Ben Müslümanım deyip de meleklere veya diğer kutsal kitaplara ve Peygamberlere (aleyhimüsselam) inanmıyorum diyebilir mi