Kontrollü kaos

SÖMÜRGECİ, emperyalist devletler, vesayet altına aldıkları ülkeleri 'kontrollü kaos' metoduyla hizaya getirip idare ediyorlar. Düne kadar bizim ülkemiz de bu yöntemle idare ediliyordu.

Her on yılda bir bunun için darbe yapılıp asker idareye el koyuyordu.

Demokrasinin adı şeklen vardı, lakin içerisi bomboştu. Halkın seçtiği başbakanlar hem millete hem de mahkemelere hesap veriyordu, ama atanmış bir genelkurmay başkanı adeta layüseldi (hesap sorulamaz bir varlık).

Bunların başbakana bağlılıkları yalnızca kâğıt üzerinde idi, zira pratikte hiçbir doğruluğu ve geçerliliği yoktu. Sivillerin ve askerlerin ortak toplantılarında (Milli Güvenlik Kurulu ya da Yüksek Askeri Şûra) oturma düzeni çok tuhaftı; askerler çoğunlukta idi ve başbakan ile genelkurmay başkanı, ikisi birden dikdörtgen şeklindeki masanın başında yan yana olacak şekilde yer alırlardı.

Yurtdışındaki NATO toplantılarında da rezil bir görüntü verirdik; her ülkenin savunma bakanları ön sırada, genelkurmay başkanı ise onun arkasında otururdu, bizim genelkurmay başkanımız ön sırada, savunma bakanımız ise onun arkasında yer alırdı.

Haberin Devamı

O ülkeler de demokrasi ile yönetiliyordu; ya onlarda bir sakatlık ya bizde bir anormallik vardı, demokrasiyi onlardan aldığımıza göre demokratik kurallara uygun olan onların yaptığı idi.

Mahut toplantılarda askerler klasörler dolusu evrakla gelir, bunlarla başbakanlar hedef tahtasına oturtulur ve adeta şamar oğlanı gibi azarlanırlardı.

Bu zihniyet bugün CHP'de aynen devam etmektedir. Zira onlar ve mahut askerler kendilerini bu ülkenin hakiki sahibi görür ve bilirler, kendilerinden olmayan siyasileri ise gelip geçici misafir olarak değerlendirirler.

Ayrıca evlere şenlik TSK İç Hizmet Kanunu'nun bir 35. Maddesi vardı ki buna dayanarak asker aklına estiğinde darbe yapar ve kendilerini haklı gösterirlerdi.

Halbuki demokrasilerde en büyük suç, meşru idareye (seçilmiş hükümete) karşı darbe yapmak ve onları alaşağı etmektir. En büyük suç olan bir eylem bizde askere görev olarak verilmişti.

İlgili askerlerin toplantılara getirdikleri klasörlerin içeriği sözde laikliğin ihlal edildiği çeşitli olay ve hadiselerdi. Bunların yekûnu bir incir çekirdeğini doldurmayan eften-püften şeylerdi. Mesela; bir imam hatip okulundan veya Kuran'ı kerim kursundan çekilmiş bir fotoğraf, onlara toplu (cemaatle kılınan) namaz suçtu ve bu durumun hesabını hükümet vermeliydi!