Erdoğan farkı

Sayın Erdoğan alışılagelen ve daha önemlisi vesayetle iltisaklı siyasetçilere hiç ama hiç benzemiyor. Millet hizmet yolunda çıktığı bu kutlu yürüyüşte yalnızca Hakka ve halka güveniyor.

Malum kendisi belediye başkanı iken, haksız yere (okul kitaplarında olan bir şiiri okudu diye) görevinden alınıp hapse konulmuştu. Paşa paşa yatıp çıktı; bu süre zarfında kimseye, hele de batılı vesayet odaklarına ve onların içerideki uzantılarına asla dert yanmadı ve onlardan medet ummadı.

Bir de şimdikilere, E. İmamoğlu'na ve Ö. Özel'e bakın; haklarındaki iddialar yenilir yutulur cinsinden değil; başkaları olsa bu iddialar karşısında, değil pervasızca konuşmak, sokağa bile çıkamazlardı. Bunlar ise, utanmadan herkesi kör ve alemi sersem sanarak, batılı vesayet odaklarından medet umuyorlar.

O kapılara yalvarıp yakarıyorlar!

Belli ki bunlarda milli onurun zerresi yok; nitekim tarihteki ağababaları (Mithat Paşa vb.) da her haltı işledikten sonra yabancı büyükelçiliklere sığınıyor ve onlardan medet umuyorlardı.

Haberin Devamı

Ö. Özel BBC'ye verdiği demeçte 'kendilerini terk edilmiş hissediyorlarmış', bu yüzden de 'çok kırgınlarmış'. (Tavşan dağa küsmüş!..)

Oysa Sayın Erdoğan hem muhalefette ve hem de iktidarda iken uğradığı onca haksızlıklar, zulümler ve hatta darbeler karşısında hep dik durdu ve yalnızca Hakka ve halka iltica etti.

15 Temmuz darbe akşamında, bağlandığı televizyon kanalından milletine seslenirken bile şu gerçeğin altını çizdi: 'Demokrasilerde milletin üzerinde hiçbir güç tanımıyorum, milletime güveniyorum ve kendimi milletime emanet ediyorum!'

Allah için, milletimiz emanetine, özellikle bu dönemde; Sayın Erdoğan her sıkıştığında kendisine sahip çıktı, onu öncekiler gibi (Menderes, Demirel, Özal, Erbakan) yalnız bırakmadı.

Sayın Erdoğan, milletin adamıydı, siyaseti millete hizmetkarlık için yaptığını söylüyor ve öyle de yapıyordu. Zira