Malum ülkemiz, yıllardır enflasyonun pençesinde kıvranmaktadır. Hayat pahalılığından en ziyade zarar gören ve perişan olan kesim asgari ücretliler, emekliler, sabit gelirlilerdir. (Bordrolular)
Üstelik bu kesimlerin hayat pahalılığına en ufak bir dahilleri yoktur. Zira ya üretici ve tüketicidirler ya da yalnızca tüketicidirler. Diğer bir ifadeyle mal ve hizmet fiyatları sabit gelirlilerin dışındaki kesimler tarafından belirlenmektedir.
Mal ve hizmetlerdeki fiyatların artması (enflasyon), sadece dar ve sabit gelirliye kemer sıktırıyor. Öyle ki enflasyonist ortamlarda zengin daha zengin, fakir daha fakir olmaktadır.
Uzman nitelikli bir kısım memura 30 bin liraya kadar bir oranla zam yapıldı. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, haksız yere yapılan bu ayrımcılığı görüp zammı geri aldırdı. Bunlara yapılmasın denmiyor, lakin bunlara yapıp diğerlerine yapmamak adaletsizliğin ta kendisidir.
Geçen dönemde yine memurlara seyyanen 8 bin lira zam yapıldı; kimse bunlara karşı değil, lakin memura yapıp işçiye ve emekliye yapmadığınız zaman bu durum tipik bir ayırımcılık ve adaletsizlik ve zulüm oluyor.
Haberin DevamıMevcut pastanın adil bölüşümü hükümetin görevidir; birincisi insan onuruna yakışan maaş ve bunun yanında az alana çok, çok alana az zam yapılarak denge tesis edilmelidir.
Şimdiye kadarki zam ayarlamalarında sürekli olarak dar gelirlilere sabır telkin edilmiş, hep 2026 senesi işaret edilmişti. Dar gelirli, 2026 yılını sabırsızlıkla beklemektedir. Zira bu ağır pahalılık altında sıkacak kemerleri de kalmadı.
Asgari ücretin geçen seneki toplantılarına en büyük işçi temsilcisi olan Türk-İş katılmadı. Türk-İş Başkanı Ergun Atalay bu yılki toplantı için de aynı şartı ileri sürüyor ve gerekli temsil sağlanmazsa yine katılmayacaklarını söylüyor. Doğrusunu yapıyor.
Asgari ücret komisyonunda hükümet, işverenle işçiler arasında hakem rolü üstlenmesine rağmen çıkan sonuç yani belirlenen asgari ücretin faturası hükümete (iktidar partisine) çıkıyor.

6