EN son söyleyeceğimizi baştan ifade edelim; geldiği nokta itibarıyla CHP'nin halinin özeti: 'Kendim ettim, kendim buldum!'dan başka bir şey değildir.
Boş yere hiç kimseyi suçlamaya kalkmasın; suçlayan da suçlanan da her kim varsa hepsi CHP'nin içindendir.
CHP, hedef şaşırtarak sürekli olarak iktidar partisini suçluyor; belli ki olayı çarpıtmak istiyor ama ne kadar çarpıtsalar da kader (mahkeme) hükmünü verecek ve CHP içine düştüğü çukurdan çıkamayacaktır.
Zira CHP'nin muhatabı yargıdır, zira olay(lar) siyasi olmayıp hukukidir. İstanbul İl Başkanlığı seçimlerine seçimi kaybeden CHP'liler itiraz etti, ellerindeki delillerle mahkemeye başvurdular.
Aynı şekilde; Büyük Kongre'de de şaibe, usulsüzlük, rüşvet vb. ayyuka çıktı. Yine kendileri (CHP'liler) ellerindeki delillerle (fotoğraf, ses kaydı, suç itirafı vb.) hukuka başvurup kongrenin iptalini istediler.
Özgür Özel bütün bu hukuki gelişmeleri görmezden gelerek, olayı siyasallaştırıp Ekrem İmamoğlu'na endekslemeye çalıştı, çalışıyor.
Özgür Özel'in yaptığı tek kelime ile şark kurnazlığıdır.
Mahkeme, İstanbul il seçimlerini iptal edip yönetimi görevden alıyor ve yerlerine yenilerini tayin ediyor; Özgür Özel ise mahkemenin kararını tanımadığını ilan ediyor ve atanan CHP'li Gürsel Tekin'i savunmasını bile almadan partiden ihraç ediyor ve onu tanımadığını ilan ediyor.
Bu trajik durum suçluluk psikolojisi ile ne yaptığını bilmemek değil de nedir
Yarın (15 Eylül) aynı durum Büyük Kongre için de söz konusu olduğunda, yani CHP'nin (