Her gün videolarda, televizyonlarda, gazetelerde aynı manzarayla karşılaşıyoruz: Yol verme kavgası, direksiyon başında küfürleşme, yumruklar, bıçaklar, hatta silahlar... Sonrası mı Ya hastane odaları ya da morg kapıları. Trafikteki kavga artık sıradan bir yol tartışması değil; toplumsal bir güvenlik sorunu haline geldi.
Geçtiğimiz günlerde Başakşehir'de yaşanan hadise hâlâ gözümün önünde. Önünü kesen sürücünün aracından inmesiyle başlayan tartışma, diğerinin gaz pedalına basmasıyla cinayete dönüştü.
Bir başka olayda ise bir baba, çocuklarının gözleri önünde tokat yedi.
Kanunla belirtilmiş hakkı olan yaya yolundan gidiyor diye yaşlı bir kadın yumruklandı.
Daha bunlar gibi nice olaylar artarak devam ediyor.
Yani mesele sadece iki sürücü arasında yaşanan gerilim değil; ailelerin, çocukların, toplumun güvenliği.
Peki bu öfke patlamalarının sebebi ne
Trafiğin yoğunluğu mu Şehir hayatının temposu mu Psikolojik baskılar mı Evet, hepsi var. Ama en çok da birbirimize karşı tahammülsüzlüğümüz var. Saygı yitimi direksiyon başında en çıplak haliyle karşımıza çıkıyor. Küçük bir korna, küçük bir şerit ihlali... Ve bir anda ortalık savaş alanı.
Devlet, bu noktada ağır yaptırımlar getirdi ve yeni yaptırımlar da gelecek. 2025–2029 Yargı Reformu Stratejisi kapsamında artık araçtan inip kavga edenin ehliyetine el konulacak. Silah ya da bıçak çekenin hapsi istenecek. İdari para cezaları da katlanarak artacak. Elbette bunlar caydırıcı adımlar. Tabi asıl sorunun sadece cezayla çözüleceğine inanmıyorum.
Psikolog, sosyolog, pedagog vs. değilim fakat bir gazeteci olarak şunu çok iyi biliyorum; Mesele yasa değil, zihniyet.
Ceza korkusuyla elini yumruktan geri çeken sürücünün zihninde şiddet eğilimi hâlâ canlıysa, bu sorun er ya da geç başka bir yerde patlak verir. O yüzden eğitimin, öfke kontrolünün ve toplumsal bilinçlendirmelerin de en az cezalar kadar önemsenmesi şart.