"Uzak Şehir"i beklerken

Popüler kültürün en etkin bileşenlerinden biri de televizyon hiç kuşkusuz. Televizyon denince ilk akla gelen de yerli diziler. Bir kısmı final bir kısmı sezon finali yapan diziler, haziran ayından bu yana tatildeler. Eylülle birlikte yepyeni diziler ekranda olacak, eski diziler kaldıkları yerden devam edecek. Kimi sete çıktı, kimi de üç vakte kadar... Bu süreçte gün sayan izleyici merak içinde. Yeni dizilerin oyuncuları bekleniyor. Eski dizilerin kadrosuna yeni katılacak isimlerin tahminleri yapılıyor.

İzleyici için bir dizi hiçbir zaman sadece bir dizi değil. Sezonda gösterimi sürerken, oyuncuların özel hayatları yine sosyal medya marifetiyle didik didik ediliyor. Dizi kahramanlarının kıyafetleri, markaları ve fiyat bilgileriyle paylaşılıyor. Bir oyuncu diziden ayrıldı ve onun veda partisine aynı diziden başka bir oyuncu gitmedi mi, kıyametler kopuyor. Sanki kızlarının düğününe yakın bir akraba gelmemiş gibi bir hassasiyet; gitmeyen oyuncu topa tutuluyor. Diziler sık sık trend topic oluyor. Sohbetlerin baş köşesine yerleştiriliyor.

Yerli dizilerin hayatlarımızda kapladıkları bu kadar büyük yerin ilk nedeni, parasız bir eğlence türü olması. Televizyonun kumandasına basmaya bakıyor her şey. O andan sonra bambaşka bir dünya dönmeye başlıyor. Birbirinden farklı hayat hikayeleri seyircinin önüne seriliyor. Kendi hikayesine benzeyenlerde katarsis yaşarken bambaşka olanlarda 'bilinmeyeni deneyimleme' fırsatı buluyorlar. Vaktiyle "Camdaki Kız" için çok gözyaşı döküldü. Bihter Ziyagil, birçok kadının hayalini süsledi. "Masumlar Apartmanı"nın iki kız kardeşi mutluluğu bulsun diye adaklar adandı. Hatta yine bir dizi karakteri hayatını kaybedince ruhuna mevlit okutulup, lokma döküldü. Geçen sezon Azem Öğretmen'in eşini öldürüp öldürmediğini öğrenmek için haftalarca beklendi. Pembe karakterini zehirleyen Abdullah Bey'in yeni eşinin foyası çıksın diye dualar edildi. "Sandık Kokusu"ndaki Filiz ve Hasan'ın aşkıyla mutlu olundu. Daha neler neler… Bakalım bu sezon izleyici hangi dizileri hayatının bir parçası yapacak, onlarla sevinip onlarla üzülecek

Benim dizi izleme pratiğim biraz farklı. Yerli diziler, uykuya geçişimi kolaylaştıran 1-2 saatlik kafa boşaltma seansları. Sıfır efor! Zihnimi tatlı tatlı dinlendiriyor. Mavi ışık filan hiç etki etmiyor, mis gibi uyuyorum. Belli bir bölümden sonra gözümü kapatıp radyo tiyatrosu gibi dinlediğim de oluyor. Hatta zaman zaman, dizinin sonunda uykuya dalıp o noktadan sonraki senaryoyu kendim yazıyorum. Ertesi bölüm karşıma farklı bir final çıktığında fark ediyorum.

Sezon sırasında sorun yok. Her geceye bir seçeneğim var. Ama sezon bittiğinde sıkıntı yaşıyorum. Ben şimdi akşam uyumadan önce ne izleyeceğim Hal böyle olunca iki, iki buçuk aylık yaz döneminde daha önce izlemediğim dizilere dönüyorum. Yeni diziler başlayana kadar idare ediyorlar beni.

Bu yaz ne izlesem diye bakınırken çok sayıda "Uzak Şehir" paylaşımına maruz kaldım. "Yahu böyle bir dizi varmış, niye söylemiyorsunuz diye birbirine çatanlar, Cihan karakterine âşık olup gözünü ondan alamayanlar. Sadakat'e veryansın edenler. "Hadi artık ikinci sezon başlasın" diye sabırsızlananlar. Geçen sezon Kanal D'de başlayan dizinin ilk bölümünü yarısına kadar izleyip bırakmıştım. Ağa dizileri kontenjanım dolu olduğundan, silahlı adamlar ve çatışmalardan hoşlanmadığımdan. Ben diziyi bıraktım ama sezon boyunca aldığı başarıları takip ettim. Reytingleri rüzgârıyla önüne kattı. Tüm zamanların en çok izlenen dizi bölümü "Uzak Şehir"den çıktı. Ama direndim izlemedim. Dediğim gibi yaz başlayıp diziler tatile girene kadar. Diziyle ilgili o kadar çok paylaşım vardı ve ben izleyecek dizi bulmakta o kadar zorlanıyordum ki, bir şans daha verdim.